3
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
855
Okunma

doğanın enerjisini yudumlamak için
gözlerini sıkıca kapattı
adı kadındı
soyadı gurbet
ona en iyi gelen şeyi yaptı
dinginliği dinledi
dinledi bir süre
ama yine başaramadı
evrimler geçirdi hıçkırıkları
martı çığlıklarına karışarak
bir kaç ördek sürü halinde senfoni dinletltiler
ağaçlarının birinden bir tek ceviz düştü kafasına
belki de karganın ağzından düşmüştü
birdenbire irkildi
dualı avuçlarını yüzüne sürüp
hüznü avundurdu biraz
avuçiçleri hala sarılıyordu yüzündeki acılara avuç avuç
ekim ayı serinletmişti yer küreyi
üzerindeki mavi hırkaya iyice sarıldı
ağlamak yok dedi kendi kendine
hikâyen daha bitmedi
sevince boğmak istiyotdu bütün hücrelerini
aşk ile atan kalbini susturamadı
çimen kokan gözlerini suçladı akan yaşlar için
aslında onlar masumdu
kalktı tahta banktan
bir bekleyeni vardı onu hayata bağlayan
adımları hızlandı güneşsiz gök yüzü boyunca
oğluşu dört gözle yolunu gözlüyordu
şimdi çayı da hazır olurdu
nar olan acıya şifa niyetine
kucaklardı yavrusunu
huzur kütüğüne flaş haber diye düşerdi bu an
kimseler duymadan
oğluşunun kocaman kestane gözlerine bakarak
gülüşe gülüşe kaybolurdu mutluluğun adresinde
adı kadın
soyadı gurbet
gurbet gurbet çoğalarak hasret okyanusunda
kaybolup giderdi bir gün
nagihan