Penaber
Sessiz dizelerle ağırlıyor artık ölüm,
Eli kalbinde yalnızları. Bir mısra kadar uzaklar hayata, Bir tomurcuk gibi büyüyorlar boşlukta. Kim tutabilir ki yakasından ecelin? Söyleyin! Kim tutuklusu değildir ki kaderin? Sen! Ey bezm-i elest’ten gelen, Yurdun toprak değilse, neresi? Anılar bitti, Kan tutan sevgiler bitti, Türküler bitti, Sabır bitti.. Ey rahimden gelip rahmanı anlamayan! Ölüm yalnızlığın saksısında yetişiyor. Yurdun toprak değilse, neresi? Şimdi iki satırlık cümlelerden daha uzun cümleler kurdurmuyor hayat, Yine zamana yeniliyor insan. Serzeniş değil bu, Sitem hiç değil. Ötesi, Çok ötesi… Dünya sürgününde hasret yüklü yolcuların izleri bunlar. Okuyun hadi yüzdeki çizgileri. Gözyaşlarıyla tamir etti kalplerini, Kalpleri iki dünya hecesi... Penceredeki bir çiçek kadar uzaklardı toprağa... Ey satır aralarına bir ömür sığdıran! Yurdun toprak değilse, neresi? Bak işte… Bir sayfa daha eksildi ömründen. Sırrını çözemediğin bir gece daha. Yaşadın, Hayattan bir şeyler umarak... Ve bir büyük boşlukta yaşadın yaralarını sararak. Ölmek bütün gitmelerin anasıdır ya hani, Evet, Penaber gibi ölmek için yaşadın. 11.05.2020 |