Fısıltının Çığlığı
ikliminin kaçmak olduğu diyarlara sığındı .
kırkikindi göremeden avucuna döktüğü külünü serpiştirdi öte beri . bir fısıltı esiminde kaf dağına kaçtı. ardında bin süvari kelebeğin sırtında kırk harami kızıl şafağa değin gülsüm kopardı kılıçlar yılkı atların düşüşünü görünce küllerinden doğdu Anka kuşu neyin hıncıdır bu dedi . nedir bu pür telaş Ey tepemden vuran güneş gel yanımda dolaş . soran olursa samanyolunu kaçıp gitti desinler . nicedir alimler tüttü ateşinde o kavuşabilmenin ne talebeler geçti bu dergahtan bilsen kurtul-aktabın peşinde bin süvariye bedeldi her biri soran olursa kaçıp gideni münharifti desinler nicedir bir derdi bin devaya değişmedi sürgüne talip yürekler istikamet adımların elinde ki en büyük koz yollar seni bir girdaba sürükler Samet ve derin deryada her adımın renkli bir yakamoz. soran olursa mehtabı yitip gitti desinler . okyanus sefiri yedi kıtada hüküm sürdü dediler güya atlasın sırtında bir kılıç izi . sonra evham rotasında yönü şaşmış dediler suya kılıç darbeleri ne yapabilir ki harami veya korsan hazinesinde kıymetli ne olabilir ki soran olursa menzilimizi varamadan yorgun düştü desinler dört bucak kaçıp bir avuç toprağa sığındım kırkikindi yağmurlarında bedenim yıkandı günahlarım bin süvariydi sevaplarım kelebeğin eşi engin deryalar beni su üstüne çıkardı Kaf dağı bağrına bastı hazinemde kıymetli bir ecel vardı ama soran olursa medhum sandukamda bir alime hasret münharif var desinler . |