BENİM BAYRAMIM...Rengim… Mubah bir iklim bellemişken seni Seğiren gözlerimden fışkıran her kıvılcım Yedi ceddi ömrün ve sevgimdir benim felaketim: Aşka sadık hüzne tanık mabedim Yürek iklimimde seken her duygu Kimi bağnaz kimi münafık Telli duvaklı duyguların yok asla bir muadili İçimi kemiren hüzün Semtin söküklerinde saklı g/izim Eşrafım ve isyanım ve yalnızlığım Kemikleşen hasretim kendime özlemimde Semiren duygular Nidası duyulmayan yitik kıtalar O coğrafya ki içimde saklı Ta ezelden Ebediyete intikal eden Sevdiklerim, Çalınan hayallerim Çalsa bile sazım Yok işte tek sözüm Özümde saklı kasvet Yalnızlığa delalet bir bayram gününde Yenik düştüğüm… Adeta bir kıyamet, gözlerini bürüyen insanların Sözlerinde nasıl da var noksanları Samimiyetsiz ve kadersiz ve selameti yitik Ah, mevsim bahar olsa ne ki? Seccadem ıslak ve nemli Her düş her gülüş her sevgi Nasıl da çalıntı bir mimari İnsan denen öbekleri Ötelendiğimden de beteri Önsezilerimle bulduğum yolumu Kalp gözüme sadık bir ölüyüm ben Ölümsüzlüğe yıllardır nazire eden. Kalemim ve ben bitik: Bir arada yollara düştük Madem Matem dolu niyazlarım Mabedimde mutluluğun ıskalandığı O can pazarı ki Yüreğimde vuku bulan rüzgârı Ve insan izlekleri Samimiyetsiz nasıl da öfkeli Teşbihi ve tespiti ve tarifi yok asla yaşamın Yandığım kadar yakın çok yakın durduğum mezarım Kabrim ve kalbim iç içe Mesnetsiz ithamlarsa can yakar derinden derine Tebessüm ekmeliydim oysa mısralarıma Şiirlerde can bulduğum nasıl ki çok belli Canımdan can gitti gideli… Cansız feri aşkın Cemalimde saklı sessiz feryadın Ayak izi Yüreğin sitemi Sinemden simama seken her yaş Yaşımdan yasladığım başımı o beylik telaş Yürek ki devasa bir naaş Bahar bellediğim günümü Betimlemelerde saklı mahzun gülücüğümü Kundaklayan o minval ki Miadı dolmuş mutluluğun yok tek muadili Sere serpe yazdığım Sapla samanı ayırt edemeyenlere lafım Bir de bir de Aşkın ve sevginin kerameti Çıkamadığım kereviti S/onsuzluğun yolcusu ve müdavimi. Aşka askıntı hüzün Hüzne tanıdık yüzüm ve örtüm Ötüşen sözcüklerden inşa ettiğim mabedi Yıkanlara, yakanlara ilk ve son sözüm Sözcüklerimdir bağcıkları ömrümün Yiten bir gün bir bayram daha Uyruğu kayıp ve tanışız mısralarda Saklı bir tülüm ben Uçuşan İçin için tutuşan Tüten dumanıyım şehrin Şiirlerimse kirvem, sağdıcım Sadık olduğum özüm ve Rabbim… Semadan yere dökülen her zerrem Bir yıldız iken ufkunda devinen Naralar atan bir kabadayı, semtin sakini Sözcükler ve insan izlekleri Kayıplara bastığım parmak izim Kaybolduğum kadar kaybettim de son şansımı Sirenleri öten yüreğin müdavimi İşte kalem İşte şiir İşte ben… Işıyan gözlerime konuk ettiğim kadar cihanı Çeperinden sözcükler akan yaram, yüreğim ve yamam Yârim yok dünüm yok Günüm de iklimim de Mealim olmazın oluru bir hayal gücü Hani olur da dokunurum en tepede saklı o gizeme Sindiğim değil Sindirdiğim hiç değil Siğili sözcüğün Bazen yoksun bir nida Yok yere yok sayıldığımın ardından Peşine düştüğüm cenneti Bana bahşedecektir illa ki Huda Belki bilinmeyen bir zamanda, mekânda Boyutsuzluğuma gölge etmesinler yeter ki. Ha bu gün ha yarın Yolumun kesiştiği Rabbim, sevdam, kayıp yarım Çocuk yanımla asılı kaldığım semanın dahi Sessiz kalamadığı Yağan yağmura, kadere, Rabbim teslimiyetim Ben bu dünyaya mutlu olmak için gelmemişim meğer Huzurum saklı huzurunda Rabbimin Huzmelerinde kayan bir yıldız misali Sözcükler ve sevgidir evrenin tek serveti, minvali Sevdiğim kadar sevildiğime şahit İlla ki kavuşacağım rahmete, Rabbime… Kopup geldiğim ömrün nezdinde Yitik bir sözcük, çiçek olsam bile Öylesine açacağım ki hidayetin indinde Asla da solmamak, sönmemek adına Neferi olduğum yüreğin ferinde saklı sonsuzluk Varsa yoksa yol aldığım Allah yolunda Bayramımsa Rabbime kavuştuğumda saklı Sakar sevdamla Seken yaşımla Seğiren gözümle Asılı kaldığım İlahi Aşkın yoldaşı… |
Sonsuz saygılarımla