3
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
657
Okunma
“Evlâdım!
Yaptığın iyilik veya kötülük
hardal tanesi ağırlığında bile olsa,
bir kayanın içinde saklı da olsa,
göklerin veya yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa,
Allah onu çıkarıp âhirette karşına getirir.
Çünkü Allah her şeyi bütün incelikleriyle bilir,
her şeyden hakkiyle haberdardır.” (5)
Ey insanlar!
Allah’ın size olan nimetini hatırlayın
ve onlar üzerinde düşünün.
Allah’ın dışında,
sizi gökten ve yerden rızıklandıracak
başka bir yaratıcı var mıdır?
O’ndan başka ilâh yoktur.
Öyleyse nasıl oluyor da
Allah’tan yüz çevirip
yanlış yollara düşüyorsunuz (14)
Onlara yalvarsanız duânızı işitmezler.
İşitseler bile size cevap veremezler.
Kıyâmet gününde de,
sizin onları
Allah’a ortak koşmuş olmanızı reddedeceklerdir.
Hiç kimse bu gerçekleri sana,
her şeyden hakkiyle haberdâr olan
Allah gibi haber veremez. (15)
Ey insanlar!
Hepiniz gerçekten Allah’a muhtaçsınız.
Allah ise,
sınırsız servet sahibi olup
hiçbir şeye muhtaç değildir;
her türlü övgüye lâyık olan da O’dur. (16)
Şüphe yok ki ölüleri diriltecek olan biziz.
İnsanların yapıp önceden gönderdikleri amelleri de,
geride bıraktıkları eserlerini de biz yazıyoruz.
Esâsen biz, olmuş olacak her şeyi
apaçık bir kitapta
tek tek sayıp kaydetmiş bulunuyoruz. (17)
O’nun varlığının delillerinden biri de,
rüzgârları müjdeciler olarak göndermesidir.
Böylece size rahmetini tattırır,
gemiler O’nun koyduğu ilâhî kanunlara göre
akıp gider
ve bu vesileyle
siz de O’nun lutfundan rızkınızı ararsınız.
Umulur ki, bütün bu nimetlere şükredersiniz. (1)
Allah odur ki,
rüzgârları gönderir;
o rüzgârlar da bulutları kaldırır.
Sonra Allah
o bulutları gökte dilediği gibi yayar
ve parça parça dağıtır.
Derken bulutların arasından
yağmurun boşaldığını görürsün.
Allah,
o yağmuru dilediği kullarına ulaştırınca,
onlar hemen sevinir, yüzleri gülüverir. (2)
Allah gökleri,
gördüğünüz herhangi bir direk olmaksızın yarattı,
sizi sarsmasın diye yeryüzüne
haşmetli sabit dağlar yerleştirdi
ve orada her çeşit canlıyı yaydı.
Biz, gökten su indirdik de orada
renk, koku, tat bakımından
türlü türlü o güzel bitkilerden
çift çift yetiştirdik. (3)
İşte bunlar,
Allah’ın yarattıklarıdır.
Peki, gösterin bana,
O’nun dışındakiler ne yaratmış?
Hayır, gösteremezsiniz;
fakat o zâlimler apaçık bir sapıklık içindeler. (4)
Onlara:
“Gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye soracak olsan,
mutlaka “Allah’tır!” diye cevap verirler.
Onlara de ki:
“Demek her türlü övgüye lâyık olan da yalnızca Allah’tır.
Öyleyse, nasıl oluyor da
O’ndan başkasına tapıyorsunuz?”
Ne var ki onların çoğu,
bu itiraflarının tabiî sonucunun
Allah’ın gönderdiği dine uymak olduğunu bilmiyorlar.(6)
Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır.
Şüphesiz Allah,
hiçbir şeye muhtaç değildir,
her türlü hamde, övgüye lâyık olan da
sadece O’dur. (7)
Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem,
denizler de mürekkep olsa,
arkasından buna yedi deniz daha eklense,
imkânı yok,
Allah’ın kelimeleri yazmakla bitmez.
Muhakkak ki Allah,
kudreti dâimâ üstün gelen,
her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. (8)
Sizin yaratılmanız da,
tekrar diriltilmeniz de
tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir.
Gerçekten Allah,
her şeyi hakkiyle işiten,
her şeyi hakkiyle görendir. (9)
Görmez misin ki,
Allah geceyi gündüze katıyor,
gündüzü de geceye katıyor.
O, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirmiştir;
her biri kendi yörüngesinde
belirlenmiş bir vakte kadar akıp gidiyor.
Şüphesiz Allah,
sizin yaptıklarınızı da gâyet iyi biliyor.(10)
Bütün bu deliller göstermektedir ki,
Allah gerçeğin tâ kendisidir;
kulluk edilmeye lâyık olan yalnızca O’dur.
Müşriklerin O’ndan başka ilâhlaştırıp
yalvardıkları putlar ise
asılsız ve geçersizdir.
Çünkü Allah,
evet O, her şeyden çok yücedir,
çok büyüktür. (11)
Kıyâmetin ne zaman kopacağının bilgisi
yalnız Allah’ın katındadır.
Yağmuru O indirir.
Rahîmlerde olanı da O bilir.
Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.
Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.
Şüphesiz,
her şeyi hakkiyle bilen,
her şeyden hakkiyle haberdâr olan
yalnız Allah’tır. (12)
Onlara:
“Sizi göklerden ve yerden kim rızıklandırıyor?”
diye sor.
Cevap veremezlerse:
“Allah’tır” de ve ekle:
“O halde ya biz veya siz,
ikimizden biri doğru yolda,
diğeri ise apaçık bir sapıklık içindedir.” (13)
(1) Rûm / 46. Ayet (2) Rûm / 48. Ayet (3) Lokman / 10. Ayet
(4) Lokman / 11. Ayet (5) Lokman / 16. Ayet (6) Lokman / 25. Ayet
(7) Lokman / 26. Ayet (8) Lokman / 27. Ayet (9) Lokman / 28. Ayet
(10) Lokman / 29. Ayet (11) Lokman / 30. Ayet (12) Lokman / 34. Ayet
(13) Sebe’ / 24. Ayet (14) Fâtır / 3. Ayet (15) Fâtır / 14. Ayet
(16) Fâtır / 15. Ayet (17) Yâsin / 12. Ayet