4
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
749
Okunma
Rasûlüm!
Ne durumda olursan ol,
Kur’an’dan ne okursan oku,
ey insanlar siz de her ne iş yaparsanız yapın,
o işe dalıp gittiğiniz zaman
mutlaka biz üzerinizde şâhidiz.
Ne yerde ne gökte
zerre miktarı bir şey bile
Rabbinden gizli kalabilir.
Bundan küçük olsun,
büyük olsun
ne varsa hepsi istisnâsız
apaçık bir kitapta kayıtlıdır. (18)
Gözler O’nu göremez,
fakat o gözleri görür.
O, yarattıklarının ihtiyacını
bütün incelikleriyle bilip karşılayan
ve her şeyden haberdâr olandır. (11)
Allah’a gönülden saygı besleyen,
O’na karşı gelmekten sakınıp
emirlerine titizlikle uyanlar ise
cennet bahçelerinde
ve ırmak kenarlarındadırlar. (12)
Hiç şüphesiz
göklerin ve yerin
mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’ındır.
O, diriltir ve öldürür.
Sizin Allah’tan başka
ne bir dostunuz
ne de bir yardımcınız vardır. (13)
O, kullarının üzerinde
her istediğini yapma kudret ve kuvvetine sahiptir.
Ayrıca üzerinize, yaptıklarınızı kaydeden
ve sizi koruyan melekler gönderir.
Nihâyet birinize ölüm gelip çattığında
elçilerimiz onun canını alırlar;
vazîfelerini yerine getirirken de
en küçük bir kusur ve ihmalde bulunmazlar. (1)
Sonra alınan o canlar
gerçek sahipleri olan
Allah’ın huzuruna getirilirler.
İyi bilin ki,
bütün hüküm ve tasarruf yetkisi
yalnız O’na aittir
ve O hiç geciktirmeden,
en çabuk bir şekilde hesap görendir. (2)
Onlara şöyle de:
“Karanın ve denizin karanlıklarına, tehlikelerine
maruz kaldığınızda
sizi bundan kim kurtarır?
Ki böyle anlarda tüm samimiyetinizle
boyun bükerek,
bazan O’na ağlaya sızlaya yakarır,
bazan içten içe dua eder
ve: «Eğer Allah bizi bu sıkıntıdan kurtarırsa,
söz veriyoruz, kesinlikle
şükredenlerden olacağız!» diye
yalvarırsınız. (3)
De ki:
“Sizi bu tehlikelerden ve her türlü sıkıntıdan
sadece Allah kurtarıyor;
fakat kurtardıktan sonra siz
yine O’na ortak koşuyorsunuz.” (4)
Şöyle de:
“O, üstünüzden veya ayaklarınızın altından
size azap göndermeye,
yahut sizi fırkalar hâlinde birbirinize düşürüp
kiminize kiminin hıncını tattırmaya
elbette kadirdir.”
Bak, onlar iyice anlasınlar diye
âyetleri nasıl inceden inceye,
döndüre döndüre açıklıyoruz? (5)
Şüphesiz Allah,
daneyi ve çekirdeği çatlatıp yarandır.
Ölüden diriyi O çıkarır;
diriden ölüyü çıkaran da O’dur.
İşte Allah budur.
Bu gerçekler karşısında nasıl oluyor da
bâtıl sevdâlar peşine düşüp
O’na kulluk etmekten yüz çeviriyorsunuz? (6)
Gece karanlığını yarıp
sabahı ortaya çıkaran O’dur.
O, geceyi bir dinlenme zamanı,
güneş ve ayı da vakitlerin tespiti için
birer hesap ölçüsü olarak yaratmıştır.
Bütün bunlar,
kudreti dâimâ üstün gelen,
her şeyi hakkiyle bilen
Allah’ın takdiridir. (7)
O, karanın ve denizin karanlıklarında
gideceğiniz yolu bulasınız diye
yıldızları sizin için var edendir.
Biz hikmetlerini bilecek bir topluluk için,
gerçeğin işaret ve delillerini
işte bu şekilde detaylarıyla açıklıyoruz. (8)
O, sizi tek bir nefisten yaratandır.
Sizin için bir müddet emânet olarak kalacağınız,
bir de sürekli kalacağınız bir yer vardır.
Biz,
gerçeği derinden ve etraflıca
kavrama gayretinde olanlar için
âyetlerimizi en güzel şekilde açıklıyoruz. (9)
O, gökten su indirendir.
Biz, her türlü bitkiyi o suyla yetiştiririz.
O bitkiden bir filiz,
filizden de üst üste dizili dâneler,
başaklar çıkarırız.
Hurma ağacının tomurcuklarından
yere doğru sarkan salkımlar,
üzüm bağları,
zeytin ve nar bahçeleri çıkarırız.
Bunların hepsinin
hem birbirine çok benzeyen yönleri,
hem de birbirinden çok farklı özellikleri vardır.
Her birinin meyvesine
bir ilk ortaya çıktığı,
bir de olgunlaştığı zaman bakın.
Gözünüzün önünde cereyan eden bu işlerde,
iman eden bir toplum için
elbette nice dersler ve ibretler vardır. (10)
Hepinizin dönüşü yalnızca O’nadır.
Bu, Allah’ın verdiği kesin bir sözdür.
Çünkü O,
varlıkları önce yoktan yaratır;
sonra da iman edip sâlih amel işleyenleri
âdil bir şekilde mükâfatlandırmak için
ölümlerinin ardından
tekrar hayata döndürür.
Kâfirlere gelince,
sürekli küfür içinde bulunduklarından dolayı
onlar için kaynar sudan bir içecek
ve can yakıcı bir azap vardır. (14)
Güneşi parlak bir ışık kaynağı,
ayı ise bir nûr yapan,
yılların sayısını ve vakitlerin hesâbını bilmeniz için
aya menziller takdir eden O’dur.
Allah,
bütün bunları boş yere değil
gerçek bir gaye,
sebep ve hikmete dayalı olarak yaratmıştır.
O, bilip anlayacak kimseler için âyetlerini
bu şekilde detaylarıyla açıklamaktadır. (15)
Şüphesiz geceyle gündüzün,
süreleri değişerek ardı ardına gelmesinde,
Allah’ın göklerde ve yerde
yarattığı her varlıkta,
kalpleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olan
ve hayatları boyunca
O’na karşı gelmekten sakınanlar için
elbette nice işaretler, deliller vardır. (16)
Müşrikler,
Allah’ı bırakıp kendilerine
ne zarar
ne de fayda veremeyen putlara tapıyor
ve: “Bunlar,
Allah yanında bizim şefaatçilerimizdir”
diyorlar.
De ki:
“Böyle bir şey sözkonusu olacak da,
Allah onu bilmeyecek,
öyle mi?
Yoksa siz Allah’a,
göklerde ve yerde
O’nun bilmediği bir şeyi mi
haber veriyorsunuz?”
Şüphesiz ki Allah,
onların ortak koştukları şeylerden
pak ve yücedir. (17)
(1) En’âm / 61. Ayet (2) En’âm / 62. Ayet (3) En’âm / 63. Ayet
(4) En’âm / 64. Ayet (5) En’âm / 65. Ayet (6) En’âm / 95. Ayet
(7) En’âm / 96. Ayet (8) En’âm / 97. Ayet (9) En’âm / 98. Ayet
(10) En’âm / 99. Ayet (11) En’âm / 103. Ayet (12) Kamer / 54. Ayet
(13) Tevbe / 116. Ayet (14) Yunus / 4. Ayet (15) Yunus / 5. Ayet
(16) Yunus / 6. Ayet (17) Yunus / 18. Ayet (18) Yunus / 61. Ayet