Şehlaçağ yansın tutuşsun gece şavkısın yüzün Şehla karanlık pek karanlık hep karanlıktı hüznün Habeşi bir çocuk iç dökerdi kahve gözlerinde hep yanlış kulelerin burçlarına bayrak diken gece karası şalını takınarak ruhun gam yüklü sağır duvarlara çarpardı önce varlığında var yokluğunda yok insan tortularında toprak kokar merhamet kokar kadın kokardı ellerin Şehla, şerha şerha kıyılan ilk gençliğinin kapı aralığından sızardı soylu endamın körken ürkekliğinde bir ceylanın eğmişken boynunu enkaza bürünmüş sabra bilenmiş kadından kadın olmadan kadınlığını öğrenen kadından kocaman bir ülke doğurdun yeni bir şafakta el verdi filiz verdi can verdi tomurcukların yaşamak diyorum adınla şehla Elif gibi besmele gibi yar gibi geldi kardan dağlarıma aşk diyorum sevmek diyorum diyorum mesela diyorum kekeme bir yalnızlık neresinden tutulur Şehla kerpetenlerle sökülmüş ağzındayken hayatın. vagonlar geldi vagonlar geçti ömrünün raylarından kimselerin bilmediği ince çizgilerin kalın kitapların oldu el değmemiş geceye katık edip yediğin siyah zeytinlerin oldu uyudun uyumadın uyumadan uyandın sancılı bir bekleyiştin Şehla yazgısı bu oldu alnımdaki çizgilerin. yıldızlara dua et dua et yıldızlara şehla yalnız onlar bulacak kaybolduğunda yönünü sanma ki şiirler sahtedir yalan söyler şarkılar ağrıydın sızıydın bir iç yangınıydın hüzzam bir makamın segah nakaratıydın ahit gibi vav gibi dağ gibi geldi onlar sana |