8
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
687
Okunma
islam ordusunun tebük`te beklediği sıradaydı
efendimiz, bir ara ayağa kalktı
arkasını bir hurma ağacına dayayarak
şu hitabede bulundu
size insanların en hayırlısı
ve en şerlisini haber vereyim mi
insanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında
ya da iki ayağı üzerinde, son nefesine kadar
Allah yolunda çalışan kimsedir
insanların en şerlisi
Allah`ın kitabını okuyup
ondan hiç faydalanmayan azgın kimsedir
iyi biliniz ki, sözlerin en doğrusu
Allah`ın kitabıdır
yapışılacak en sağlam kulp takvadır
dinlerin hayırlısı, islamiyettir
sünnetlerin hayırlısı, muhammed`in sünnetleridir
sözlerin şereflisi, zikrullahtır
kıssaların güzeli, kur`an kıssalarıdır
amellerin hayırlısı
Allah`ın yapılmasını mecbur kıldığı farzlardır
amellerin kötüsü, bidatlar
sonradan ihdas edilmiş
hoş olmayan şeylerdir
en güzel yol, en güzel yaşayış,
peygamberin yolu ve yaşayışıdır
ölümlerin en şereflisi, şehitlerin ölümüdür
körlüğün körü
doğru yolu bulduktan sonra dalalete sapmaktır
doğru yolun en hayırlısı, kendisine uyulandır
körlüğün en kötüsü, kalp körlüğüdür
veren el alan elden hayırlıdır
az olup yetişen şey
çok olup Allah`a taattan alıkoyandan hayırlıdır
özür dilemenin en fenası
ölüm gelip çattığı zamankidir
pişmanlığın kötüsü, kıyamet günündekidir
yanlışları en çok olan
dili en çok yalan söyleyendir
zenginliğin hayırlısı, gönül zenginlidir
hikmetin başı, Allah korkusudur
şarap ve içki,
günahların her çeşidini bir araya toplayandır
gençlik, delilikten bir bölümdür
kazançların en kötüsü, faiz kazancıdır
yemelerin kötüsü, yetim malı yemektir
mesut kişi,
başkasının halinden ders ve ibret alandır
amellerde esas olan, neticeleridir
düşüncelerin kötüsü, yalan yanlış düşüncelerdir
mü`mine sövmek, günah işlemektir
mü`mini öldürmek küfürdür
dedikodu ve gıybet yapmak
Allah`ın emirlerine karşı koymaktır
yalan yere, Allah adıyla yemin eden kişi, yalanlanır
af dileyen kişi Allah tarafından affolunur
kim öfkesini yenerse, Allah onu mükafatlandırır
uğradığı zarara katlanan kişiye
Allah karşılığını verir
Allah, zorluklara sabredip katlanan kimsenin
sevabını kat kat arttırır
Allahım beni ve ümmetimi mağfiret eyle
Allahım beni ve ümmetimi mağfiret eyle
Allahım beni ve ümmetimi mağfiret eyle
kendim ve sizin için Allah`tan mağfiret dilerim
*
münafıklar sudan bahanelerle
peygamber efendimizden izin istediler
seksenden fazla münafığa izin verildi
onlar, peygamber efendimize
beyan ettikleri özürlerinde yalancı idiler
Allah ve resulüne gönülden inanmış kimseler değillerdi
Cenab-ı Hak (c.c.) şu ayetiyle de
onların bu durumunu resulüne haber veriyordu
‘cihattan geri kalmak için izin isteyenler
ancak Allah`a ve ahret gününe inanmayan
kalpleri şüpheye tutulmuş kimselerdir ki
şüpheleri içinde bocalayıp dururlar…’
bir sonraki ayette de Allah-ü Teala
yerlerinde oturup kalanlara bakıp
ümitsizliğe kapılmamaları için
müslümanları teselli ediyordu
‘eğer sizinle beraber cihada çıksalardı
sizin için fesattan başka bir şey arttırmazlar
fitne çıkarmak için aranızda koşuştururlardı
içinizde ise onları can kulağıyla dinleyecekler vardır.’
münafıklar güruhunun sudan bahanelerle
harbe iştirak etmeyişleri
Allah ve resulüne gönülden bağlı olan mücahitleri
cihada çıkmak hususunda asla tereddüde düşürmedi
resûl-i ekrem efendimiz
her türlü sıkıntı ve imkansızlıklara rağmen
seniyyetü`l-veda ordugahında ordusunu hazırladı
ordu, otuz bin kişi idi
on binini süvariler teşkil ediyordu
efendimiz medine`de yerine
muhammed bin mesleme`yi (r.a.) vekil bıraktı
hz. ali de islam ordusuyla
seniyyetü`l-Veda`a kadar gelmişti
kainatın efendisi resul-i ekrem (a.s.m.)
onu huzuruna çağırdı
medine`de muhakkak ya ben
ya da sen kalacaksın buyurdular
sonra da onu her iki ev halkının işleriyle
meşgul olmak üzere medine`de bırakacağını söyledi
hz. ali ağladı
ya resulallah
gittiğin her tarafta
ben senin yanında bulunmak isterdim
tek arzum buydu
beni çocuk ve kadınlar arasında vekil mi bırakıyorsun
peygamber efendimiz (a.s.m.) cevaben
bana göre sen,
musa`ya göre harun gibi olmaya razı olmaz mısın
şu kadar farkla ki
benden sonra peygamber gelmeyecektir buyurunca
hz. ali hiç beklemeden son sürat
medine`ye geri döndü
peygamber efendimiz
orduya hareket emrini vermeden önce
en büyük sancağı hz. ebu bekir`e teslim etti
en büyük bayrağı ise zübeyr bin avvam`a (r.a.)
hazreçlilerin sancağını ebu dücane (r.a.) verdi
receb ayının bir Perşembe günü idi
güneşin batışına yakındı
resul-i ekrem efendimizin emriyle
medine`den tebük`e doğru harekete geçildi
gönüllü olarak Allah yolunda
cihada çıkan mücahitlerde
bunca sıkıntı ve ağır şartlara rağmen
en ufak bir tereddüt ve gevşeme yoktu
sıcaklığa ve sıkıntılara karşılık
ahiret aleminde sonsuz nimetlere kavuşacaklarını
Allah`ın cemaliyle müşerref olacaklarını biliyorlardı
güneşin kavurucu sıcaklığı
imanlı gönüllerindeki serinliğe tesir etmiyordu
maddi sıkıntı ve imkansızlıklar
i`layı kelimetullah uğrunda
savaşmaya olan aşk ve şevklerini kıramıyordu
bu ulvî ve kudsi duygularla
yollarına devam ediyorlardı
fahr-i kainat kumandasındaki islam ordusu
güneşin sıcaklığına,
çölün kavuruculuğuna aldırmadan
yoluna devam ediyordu
ordu hıcr mevkiine vardı
burası sekizinci konak yerleri idi
medine`den yedi merhale mesafede bulunan
şam yolu üzerindeki hıcr
hz. salih`in (a.s.) kavmi olan semud`un
gece yarısından sonra
Cenab-ı Hak tarafından estirilen bir toz bulutu ile
helak olduğu yerdi
buraya varınca peygamber efendimiz
şu azaba uğratılmış olanların evlerine
onların uğradıkları azaba uğrayacağınızdan korkarak
ve ağlayarak giriniz buyurdu.
mücahitler, hıcr`ın kuyusundan su aldılar
onunla hamurlarını yoğurdular
resul-i ekrem efendimiz şu emri verdi
o kuyunun suyundan su içmeyiniz
ondan namaz için abdest de almayınız
onunla yoğurduğunuz hamuru da
develere yem yapınız
ondan hiç bir şey yemeyiniz…
hıcr mevkiinde sabahlayan islam ordusunda
büyük bir susuzluk baş gösterdi
mücahidlerin su kaplarında su kalmamıştı
hz. ömer o anı şöyle anlatır
o kadar susamıştık ki
susuzluktan boynumuzun kopacağını zannettik
herhangi birimiz gidiyor
yüklerimizin arasında su arıyor
ancak orada su bulamadığımız gibi düşüp kalıyorduk
hatta içimizden biri devesini kesmiş
hörgücündeki suyu içmişti
müslümanlar arasında bulunan münafıklardan bazıları
bunu fırsat bilerek dedikoduya başladılar
eğer muhammed,
gerçekten bir peygamber olsaydı
musa peygamberin kavmine
Allah`tan yağmur dileyip, yağmur yağdırdığı gibi
o da Allah`tan yağmur diler, yağmur yağdırırdı
efendimiz bu ileri geri konuşmaları duyunca
demek onlar, böyle söylüyorlar öyle mi
Allah`ın, size yağmur yağdıracağını umarım buyurdu
hz. ömer, sözlerine devamla der ki
bütün bu güçlük ve sıkıntılar karşısında
ebu bekir dayanamayarak
resulullaha şu ricada bulundu
ya resulallah
Allah, duanızı kabul eder
ne olur bizim için hayır duada bulunsanız
resulullah (a.s.m.),
bunu istiyor musunuz buyurdu
ebu bekir evet ya resulallah dedi
resulullah (a.s.m.), ellerini açarak dua etti
daha duasını bitirmeden
hava birden bire karardı
önce yağmur çiselemeye başladı
sonra da sağanak halinde boşaldı
bütün mücahitler kaplarını doldurdular
konakladığımız yerden ayrılınca
bir de ne görelim
yağmur sadece
ordunun bulunduğu bölge içinde yağmış
o bölgenin dışına bir tek damla bile düşmemiş
işte kainatın efendisi böylesine bir dua
bir niyaz ve istek ile
Allah`ın ikram ve ihsanına mazhar oluyordu
hz. resulullah,
hayatında bu tarz bir çok mucizelere
ikram ve ihsanlara mazhar olmuştur
bu ikram ve ihsanları
gözleriyle gören müslümanların
imanları daha da kuvvetleniyor
daha fazla mertebe kat ediyordu
nihayet kavurucu sıcaklar altında
sıcaktan adeta kaynayan kumlar üzerinde
yapılan yorucu bir yolculuktan sonra
islam ordusu
on dokuzuncu konak yeri olan tebük`e vardı
ortada ne bizans ordusu
ne de bir başkası vardı
doğu roma imparatoru giriştiği hazırlıktan,
cesaretsizliği sebebiyle son anda vazgeçmişti.
efendimiz tebük`te iken
şam taraflarında bir yerde
taun-veba hastalığının ortaya çıkmış olduğunu duydu
ashabına hitaben şöyle buyurdu
bulunduğunuz herhangi bir yerde
taun zuhur ettiği zaman oradan çıkmayınız, kaçmayınız
taun zuhur eden yere de sakın yaklaşmayınız
resul-i ekrem efendimiz aynı zamanda
tıpta mühim bir yer işgal eden karantina usulüne de
ta o zamandan işaret ediyordu
tebük`ten ileri gitmeme kararı veren
resul-i kibriya bu esnada
hz. halit bin velid`i
yanına dört yüz süvari vererek
dumetü`l-cendel`de bulunan kindelerin kralı
hıristiyan ükeydir bin abdülmelik`e
göndermek istedi
hz. halid şöyle dedi
ya resulallah
her tarafını iyice bilmediğim geniş memlekette
bu kadar az sayıda insanla gidip
onu bulmam nasıl mümkün olur
resul-i kibriya efendimiz
şu fermanı verdi
sen, muhakkak onu
yabani sığır avlarken bulacak ve yakalayacaksın
yakalayınca, onu öldürme, bana getir
hz. halid, beraberindeki mücahitlerle
dumetü`l-vendel`e doğru hareket etti
oraya vardığında resul-i kibriya’nın
haber verdiği gibi
ükeydir`i yabani sığır avlarken görüp yakaladı
daha sonra onu ve kardeşini alıp
efendimizin huzuruna getirdi
peygamber efendimiz onları
müslüman olmaya davet etti
buna yanaşmadılar
cizye vermeyi kabul ettiler
bunun üzerine kanları bağışlandı
onlar da tebük`ten ayrılıp memleketlerine döndüler
efendimiz, henüz tebük`ten ayrılmadığı sırada
eyle hükümdarı yuhanne bin ru`be çıkıp huzura geldi
sulh yapmak istediğini belirtti
her sene muayyen miktarda cizye vermek üzere
peygamber efendimiz onunla anlaşma yaptı
peygamber efendimiz (a.s.m.) ayrıca
yuhanne ve eyle halkı için şu yazıyı yazdırdı
bismillahirrahmanirrahim.
bu, Allah ve resulü muhammed tarafından
yuhanne ve eyle halkından
denizdeki gemilerde bulunanları
ve karadaki gezenleri için eman yazısıdır
gerek bunlar
gerek şam, yemen ve deniz halkından
eylelilerle birlikte bulunanlar
Allah`ın ve muhammed peygamberin
himayesindedirler
onlardan bir kötülük işleyeni
yanındaki malı koruyamayacaktır
gerek su almak isteyen
gerek denizde ve karada
dilediği yola gitmek isteyene
mani olmak helal olmayacaktır
bunu, resulullahın izniyle
cuheym bin salt ve şürahbil bin hasene yazdı
islam ordusunun tebük`te ikameti sırasında
şam ülkelerinden yahudi olan
cerba ve ezruh halkı da
peygamber efendimize gelerek
cizye vermek suretiyle eman dilediler
efendimiz tekliflerini kabul etti
Bir anlaşma metni yazılarak
kendilerine eman verildiği kayıt altına alındı
efendimiz yirmi gün kaldıktan sonra
ashabıyla tebük`ten
medine`ye doğru harekete geçti
resul-i ekrem efendimizin devesinin yuları
ammar bir yasir`in elindeydi
arkadan ise deveyi
huzeyfe bin yeman sürüyordu
redfer