Çocuk
Haydi konuş benimle çocuk
Kendi dilinde, Ellerin birbirine çarparak, Kolların sağda solda, Sözde ayıplar gibi ulu orta… O tuhaf demir kuşun uçtuğu gece Alevler eşliğinde Bu dünyayla alakalı hiçbir şey bilmiyordum ve yahut unuttum Şuralarda bir nehir olacaktı o vakit Suyu içilmez ama öldürmez Ve yemişler hala köklü ağaçlardan sarkan Ben o yaprak arası gökyüzlerde gezmiştim. Yüzü sivilceli kuş bilimci Aşkın cenazesini kaldırırken Notadan bihaber, süngerden memeli bir çığırtkan Bağırıyordu kalça çıkığına benzer duruşta Minareden at beni İn aşağı tut beni. Yapayalnızım, öldür beni Ben de düşündüm bunu çocuk; Ben olmasaydım yoksullar kim bilir ne halde olurdu Kobalt mavisi olmasaydı ilk gördüğüm renk Hiçliğin içinde salınımım diğer yönde olsa ne olurdu Düşündükçe uzaklaşıyor ana kara Bir ejder kadar sıcak soluklar Ben de bilmiyorum çocuk İnsanlar aradıkları için mi bulurlar lanetlerini Sana temiz bir kağıt vermek isterdim Ama beyaz doğrular kadar kirli Bitmeyen bir kalem vermek isterdim Düzensiz, şekilsiz , sen gibi şiirlerini yazman için Okunmayacak satırlarına acımaktan korktum Elim gitmedi Yeryüzü cennetlerini parmak şıklatmayla kuran kadınların Orkaların yüzgeçlerine patik örmeye kalkan çocukların Lunaparklardan şen kahkahaları toplayan istifçilerin Çiğ tanelerindeki evrenlere gidebilen gemiler inşa edenlerin İyi kelimesinin her dilcesini tek nefeste söyleyenlerin Işıksız yolculuklarla toprağına inmesini diledim çocuk Bir tek dilemeyi hatırlıyorum Bir de sevmeyi, Sen de sev çocuk Herhangi bir şeyi. 14.01.2023 Serpil ŞEN |