Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 100.bölümü
hatırlıyor musun hiç hani gecede ve gündüzde hani gençte ve yaşlıda hani iyide ve kötüde gelir de gelir ya…
hatırlıyor musun tarih ki bir tamahkar bezirgandır ölümler alır, ölümler satar güzel ölümler güzel atlara binerek giderler sagular, yuğlar, mersiyeler ve ağıtlar ölü içindir hep ölüm için…
gökten düşünce yıldızımız lirik destanların gözyaşları ölüye akar ölüme değil. çünki ölüm bir vuslat olur ancak o vakit bilirsin ölüm bir rüya mıdır gerçek mi ya rüya olan dünya mıdır öte mi…
yoksa ellerini kim ısıtır karlara karılan kara toprak altında ölülerin yurtlarını kim ışıtır seslerini kim işitir azığı has, biniti yürük değilse
akşamların yumuşak tüylerine dokunmuş kargılar misali azgın atları boşandıran bir ölüm var ey dostum bize her gün kendimizi hatırlatan bir ucunda aldanışlar diğer ucunda yanışlar ya uyanışlar olan bir yer ötede gönül aydınlıklarına çevrilecek bir eşik var
ah o aşınmış eşik güneş görünmez olur da gök bulutlanır da hani sonu gelmez bir uykuya dalar gibi girilir bahar ülkesine ya bilemezsin kara mı, ak mı yakın mı uzak mı…
ölümden korkanlar bilemezler nedir yaşamanın sırrı ve bilmezler yerin üstünde görüp geçirdiğimiz rüyaların yerin altında ebedi gençlikle devam edeceğini…
esirgeyen ve bağışlayan huzurunda kalu’ya bir bela sözünün son sınavını başarmış yaran meclisinde bütün belalardan uzak ve bütün çirkinliklerden azade ölümden ne korkarsın ki o zaman korkma ebedi varsın dostum…
ölüm… ateş almış gemilerin suya yansıyan yangınları gibi kızartır ruhumuzu
bilmez misin her gün yüzlerce kent dosyalanır her kentin kabristanında iki karış toprak tabakası kadar, canlarımıza yakın yaşamak, mavera çiçeklerin rengindedir orada ya ki kızıl kor demetlerince dehşet veya sarp güvercinlerce düşen canların anlattığı öykülere dönen bir mavera bir sevgiliye erer gibi
göğsümüze iliklenen imanların aşka dönüştüğüdür ölüm bir tek aşk yalnızca aşk için dünyayı değiştermeye ahdetmiş delikanlılar da pembe düşler gören kızlar da dingin ve durgun ve dargın ihtiyarlar da ölümü tadarlar bir vakit kefenlerin cebini bulamadan
gelimli gidimli dünya doğumlu ölümlü dünya su ve toprak ve rüzgar ve ateş ah vefasız dünya ah fani dünya…
sayılı günler tükenince coşkun ırmaklardan gebe kalan zamanlar bitince bıkkın direnmeler sona erince hayattan bir renk, bir ışık, bir de ses götürmediler diye ağlarız ya ölülere aslında geride kalanlardır ölenler
sen ölmekten değil yaşayamamaktan kork azrail elma derse çık -git hayattan dostum ardına hiç bakmadan
* hicret’in 5. senesi beni kurayza yahudilerinin efendimizle olan anlaşmalarına göre hendek muharebesi’nde düşman tarafından sarılan medine’yi müslümanlarla el ele vererek müdafaa etmeleri gerekiyordu
bunu yapmadılar üstelik, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak harbin en önemli safhasında müşriklerle iş birliğine giriştiler efendimizin tahkik ve sulh için gönderdiği heyete hakarette bulundular
resulullah da kim oluyormuş muhammed’le aramızda ne ahit vardır ,ne de akit daha da ileri giderek efendimiz için küstahça ağır sözler bile sarf ettiler
bununla da yetinmediler medine üzerine baskınlar düzenleyerek müslüman aile ve çocukları kılıçtan geçirme teşebbüsüne kalkıştılar
bu hareketleriyle müslümanları telaş ve endişeye düşürdüler efendimizin kendilerine lütufkar davranmasına karşı açık bir nankörlük ve hıyanetti
hendek muharebesi’nde müşrikler yanında yer alan kurayzaoğulları da hayal kırıklığı içinde medine’ye iki saatlik mesafede bulunan sağlam kalelerine çekilmişlerdi
giriştikleri haince hareketin farkında idiler bu sebeple resul-i ekrem’in her an üzerlerine yürümesinden endişe duyup korkuyorlardı
müslümanlar medine’ye henüz yeni dönmüşlerdi ki cebrail (a.s.), resul-i ekrem’e şu emri getirdi ya muhammed Yüce Allah, sana beni kurayza üzerine yürümeni emrediyor…
resul-i ekrem silahını yeni çıkarmış temizliğini henüz bitirmişti derhal hz. bilal’i çağırtarak bütün müslümanlara şunu nida etmesini emretti
bu daveti duyan müslümanlar bir anda toplandılar efendimiz sancağı hz. ali’ye teslim ederek ordudan önce onu yola çıkardı abdullah b. ümmü mektum’u ise medine’de yerine imam bıraktı
islam ordusu üç bin kişiden ibaretti içlerinde otuz altı süvari vardı ordu, resulullah’la olan anlaşmasını en kritik bir zamanda bozan vatana hıyanet eden düşmanla iş birliğine girişen beni kurayza yahudilerine hakettikleri cezayı vermek üzere yola çıkıyordu
ordudan önce yola çıkarılmış olan hz. ali kurayzaoğulları kalelerine yaklaşarak sancağı kalenin dibine bıraktı beni kurayza yahudileri cürüm üzerine cürüm işlediler
peygamber efendimiz ve mücahitleri iyi bir şekilde karşılamak yerine onlar hakkında ileri geri konuştular söylenmeyecek laflar ettiler bu, onların teslim olmayıp mukavemet edeceklerinin ifadesiydi
efendimiz önce mücahitlere onları oka tutmalarını emretti mücahitler, onlara ok yağdırmaya başladılar kurayzaoğulları da kalelerinden müslümanların üzerine en şiddetli bir şekilde ok yağdırıyorlardı böylece, kurayzaoğulları muhasara altına alınmış oluyorlardı
efendimiz, her şeye rağmen muhasarayı kaldırmıyordu müslümanları da cihada ve sıkıntılara katlanmaya teşvik edici konuşmalar yapıyordu
beni kurayzalar, muhasaranın uzadığını görünce sıkılmaya başladılar münafıklardan da herhangi bir yardım gelmeyince bütün bütün mâneviyatları sarsıldı büyük bir korkuya kapıldılar
görüşme isteğinde bulundular. resul-i ekrem isteklerini kabul etti efendimizle görüşmek ve konuşmak üzere içlerinden nebbaş b. kays’ı gönderdiler
nebbaş, ya muhammed beni nadir yahudilerinin teslim oldukları gibi kanımızı dökme mal ve silahlar senin olsun kadınlarımız ve çocuklarımızı alıp memleketinden çıkıp gidelim
her cins silah hariç olmak üzere her aile için bir devenin taşıyabileceği gerekli eşyayı götürmemize müsaade et
efendimiz, hayır… bu teklifi kabul edemem
nebbaş, ikinci teklifi yaptı öyle ise, kanımızı bize bağışla sadece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim malları olduğu gibi bırakalım
efendimiz, hayır…kayıtsız şartsız, benim hükmüme itaat edip teslim olmaktan başka hiçbir çareniz yoktur
nebbaş, meyus ve perişan bir halde kavminin yanına döndü olup bitenleri olduğu gibi anlattı aralarında bundan sonra bir kargaşalık başladı birbirlerine ileri geri laflar sarf ettiler bir taraftan da kadınlar ve çocuklar ağlaşıp duruyorlardı buna dayanamadılar yaptıklarından son derece piş¬man oldular
bu sırada iki kardeş olan sa’lebe ile esid b. sa’ye, ortaya çıkıp kurayza oğullarına nasihatte bulundular
kurayzaoğulları, kıskançlıklarının esiri olmuşlardı peygamber efendimizin nübüvvetini tasdik etmeye niyetli görünmüyorlardı iki delikanlı olan sa’lebe ve esid’le amcalarının oğlu olan esed b. ubeyd kaleden inip, müslüman oldular
beni kurayza yahudileri yirmi beş gece süren muhasaradan sonra başka çare kalmadığını anlayarak teslim olmayı kabul ettiler haklarında hüküm vermek üzere de efendimizden bir hakem tayin edilmesini istediler
resul-i ekrem ashabımdan istediğinizi hakem seçiniz buyurdu kurayzaoğulları biz, sa’d b. muaz’ın vereceği hükme göre teslim oluruz dediler efendimiz… pekala sa’d b. muaz’ın hükmüne göre teslim olunuz buyurdu
hendek muharebesi’nde yaralanan hz. sa’d b. muaz o sırada tedavisine bakılması için mescid-i nebevi’de kurulan bir çadırda bulunuyordu evsli müslümanlar, onu alıp hz. resulullah’ın huzuruna getirdiler
efendimiz ey sa’d bunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla
hz. sa’d, ya resulallah dedi ben iyi biliyorum ki Allah sana, onlara yapacağın muamele hakkında bir emir vermiştir sen, Allah’ın sana emrettiğini yap efendimiz evet, öyledir sen de onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla
hz. sa’d ya resulallah onlar hakkında Allah’ın hükmüne uygun hüküm veremem diye korkuyorum efendimiz ısrar etti sen, onlar hakkında hükmünü ver
beni kurayza Yahudileri eskiden beri evslilerin müttefikleri idiler bu sebeple hz. sa’d, onlardan söz almak istedi
kurayzaoğulları hakkında vereceğim hükmü kabul edeceğinize dair bana Allah’ın ahd ve misakı ile söz veriyor musunuz diye sordu evsliler evet, söz veriyoruz dediler
hz. sa’d, efendimize olan derin hürmetinden dolayı bizzat ismini zikredip sormaktan haya duydu yüzünü başka tarafa çevirerek şurada bulunan zat da bu yolda vereceğim hükmü kabul buyuracağına dair bana Allah’ın ahd ve misakı ile sizin gibi söz veriyor mu diye sordu. resul-i ekrem evet... diye cevap verdi
sonra hz. sa’d’ın emri üzerine kurayzaoğulları kalelerinden indiler silahlarını bırakıp teslim oldular
hz. sa’d b. muaz bütün bunlardan sonra hükmünü şöyle açıkladı ben, onlar hakkında bülûğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına malların müslümanlar arasında taksim edilmesine çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim
efendimiz, hz. sa’d’ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek sen, onlar hakkında Allah Teala’nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin buyurdu
hz. sa’d b. muaz’ın kurayzaoğulları yahudileri hakkında verdiği hüküm hz. masa’nın şeriatındaki hükme uygundu tevrat’ta bu hüküm şöyle açıklanmıştır
…bir şehre harp için yaklaştığında, onu sulha davet edesin ve eğer sana sulh cevabını verip kapılarını açarsa içinde bulunan kavmin hepsi sana haraç verip, hizmet etsinler
lakin, eğer, seninle musalaha etmeyip harp ederse onu muhasara edesin ve Allah’ın (Rab) onu senin eline teslim ettikte erkeklerin hepsini kılıçtan geçiresin kadınlar ile çocukları ve hayvanları ve bütün ganimeti o şehirde bulunanların hepsini yağma edip Allah’ın (Rab¬bin) sana verdiği düşmanlarının ganimetlerini yiyesin
beni kurayza yahudileri tevrat’ın bu hükmüne uygun olarak kendilerine verilen cezaya bilmecburiye rıza gösterdiler efendimizin emriyle, büluğ çağına ermiş erkeklerin elleri bağlandı bütün eşyaları bir araya toplandı eli bağlı erkekler, mallar ve davarlar medine’ye getirildi
ganimetler bir eve kondu davarlar ise, etrafa yayılmaya bırakıldı daha sonra ganimetlerin beşte biri beytü’l-male, tahsis olundu kalanı mücahitler arasında pay edildi verilen hüküm gereği erkeklerin boyunları vuruldu
muhasara sırasında kaleden aşağı taş bırakarak bir sahabenin şehit olmasına sebep olan nübate adındaki bir kadına da kısas uygulandı bu arada birkaç kişi de affa uğradı daha önce müslümanlara bazı iyiliklerde bulunmuşlardı iyilik gören sahabeler, onların affını isteyince resul-i ekrem de onları affetti
böylece, medine’nin etrafı muzır unsurlardan temizlenmiş oldu hz. resulullah ve müslümanlar bu hadiseden sonra uzun müddet huzur ve sükûn içinde yaşadılar ve harpsiz bir devir geçirdiler
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ah fani dünya… şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ah fani dünya… şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Hocam fırsat buldukça okumaya çalışıyorum Kaleminize sağlık.. Kötülediğimiz dünyayı bizler bu hale getirdik . Kişinin kalbi ve nesneler arasında kurduğu sağlıksız durumdan ibaret diye düşünüyorum. Kötü bir zanın nelere yol açacağını bilemez bazen gaflete düşen ve bilmeden teoriler üreten insanlar .. Tanıdıkça kaçar ,uzaklaşır olduk nastan, özümüz den... Hizmetiniz için muvaffakiyetler dileğiyle
“Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
İnsanlık tarihini anlatan kitaplardan,ve dinler tarihini anlatan kitaplardan öğrendiğm şey; İnsanın kuşkucu bir ruha sahip olması.Bundan kaynaklanan en önemli karakter yapısıysa,isyankar olması. Önce,kendi yaratıcısına isyan,onun gönderdiği dinlere,onların Peygamberlerine şüpheci yaklaşmak,kabul etmemek,direnmek... İnsanın fıtratında olan bu özellikler,Yüce Yaratan tarafından bilinmekte.Bu nedenledir ki onun yolundan sapan insanlığı,yoluna çekmek için çağlar boyu peygamberler görevlendirmiş,dinler indirmiş yer yüzünde. İnsan okusa inancım o ki,doğruluktan hiç sapmaz. Yine harikaydı şiir ve anlatı. Sn.redfer,imren duygularımla,selam ve saygıyla kutluyorum sizi.
Murdar bir testiyi, kırmaktır çare Bir suyu geçerken, at değişemez
Allah Rasulüne salât ve selâm olsun. Aline, ashabına selâm olsun. Efendimizle süslü yazıları kaleme alan Şair kardeşimizinde Rabb'im ecrini tastamam lütfetsin. Amin. Çok saygımla Üstadım.
Her zaman ki gibi harika duygularla yazılmış şiirinizi beğeniyle okudum kaleminiz daim yüreğiniz dert görmesin selam ve sevgilerimle Allah'a emanet ol.
Çok çok teşekkür ederim Gülüm Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Çok çok teşekkür ederim Osman Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Kaleminize sağlık..
Kötülediğimiz dünyayı bizler bu hale getirdik .
Kişinin kalbi ve nesneler arasında kurduğu sağlıksız durumdan ibaret diye düşünüyorum.
Kötü bir zanın nelere yol açacağını bilemez bazen gaflete düşen ve bilmeden teoriler üreten insanlar ..
Tanıdıkça kaçar ,uzaklaşır olduk nastan, özümüz den...
Hizmetiniz için muvaffakiyetler dileğiyle