ÖMÜR DENİLEN FASIL
Kalıcı sanma sakın hazandaki nakışı;
Bu Eylül’ler, Ekim’ler, Kasım’lar da geçici. Kuran, kurmuş düzeni; baharı, yazı, kışı. Günler, haftalar, aylar, mevsimler de geçici. Yokuşlar biter birgün; inişe geçer düzler. Gün batar, ay yükselir, gece olur gündüzler. Bir bir silinir, gider gördüğün bütün yüzler. Yaren, yoldaş, akraba, hısımlar da geçici. Kimi ekmek peşinde, kimileri şatafat. Kiminin bütün derdi çalım, caka, iltifat. Sanma sana kalacak liyakatsiz mükafat; Her büyüye kapılma, tılsımlar da geçici. Asırlar geçip gitmiş, dur da bir düşün hele! Gerçek mi olan biten? var mı yoksa bir hile? Zamanla hayal olur en sevdiklerin bile Kolkola fotoğraflar, resimler de geçici Bir peşrev ile başlar "ömür" denilen fasıl. An gelir, sazlar susar; sessizlik olur hasıl. Sahneden ineceğiz, onu düşün sen asıl. Serenatlar, meyanlar, taksimler de geçici. Her ziya birgün söner, binbir çerağın olsa, Sonun bir servi altı, mor sümbül bağın olsa, Hanların, hamamların, zümrüt konağın olsa, Gözünden sakındığın cisimler de geçici. Yeşil yaprak, gün gelir sararır, düşer daldan. Nihayete yol alır cümle alem, dört koldan. Ezan, kamet getirip bir sağdan bir de soldan Kulaklara okunan isimler de geçici. Muzaffer Uslu 02.12.2022 Hackney / Londra |