Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 59.bölümü
oku… dizlerin bağı çözüldüğü, dudakların susuzluktan çatladığı göğsün nefessizlikten daraldığı zaman . bir hira yürüyüşünde peygamberin çıktı diye çık o sarp yokuşu
oku… coşkulu hayatı bir kenara itip konforu hepten terk edip şehrin sıcaklığına arkasını dönüp yapayalnız bir mağaraya kapanmaya iteni öğren derdi neydi peygamberin arayıp da bulamadığı şey neydi onu öğren
arayışı olmayanın o dağın tepesinde ne işi vardı bir şeylerin yolunda gitmediğini bilen biri ancak o dağın tepesine tırmanırdı bir şeylerin eksikliğini hissetmeyen o mağaranın karanlığına niye katlansın ki
oku… O’nun ismiyle O’ Rabbin ki O’ halk etti O’ yarattı
okunması gereken bir harfi, bir mektubu bir var eden adına oku hem de seni akılla, bakışla, düşünüşle biçimlendiren Rabbin adına oku hem de seni Rabbinin ismiyle muhatap almak üzere seni yoktan yaratarak, varlığa muhatap eden Rabbin adına oku
oku… ilgi ve alakadan yaratılan sen insanı alak’tan yaratmakta O’ Rabbin bunca ilgisiz ve alakasız, bunca umursamaz ve şefkatsiz olmamalıydın sana yakışmıyor bu yetimi itip kakmak değil senden beklenen zayıfı ezmek değil senin işin aç ve yoksulu terk etmek değil senden umulan
oku… çünkü Rabbin kerimlerin en keremidir Kerim’dir Rabbin seni keremiyle var etmiştir hiç yoktan seni insanlığa lütfetmiştir sırf cömertliğinden insanı keremiyle yaratan Kerimler Kerimi seni de kerim olarak yaratmıştır
oku… ekremsin sen böyle kalitesiz, böyle çirkin, böyle kaba kalmaya razı olamazsın olduğun hal olması gerektiğin gibi değil senin Ekrem olan Rabbin senin yetimi barındırmanı aç ve yoksula sahip çıkmanı ister
oku… O’ ki kalemle bildirir Kerim olan Rabbin kalemi kalbinin mürekkebiyle yeniden yazar seni bildirir sana kim olduğunu hatırlatır sana unuttuğu yanını
bencilliğin kuyularından çıkarır seni kalemle bencilliğin karanlığından temizler ellerini kibrin kirini siler kalbinden bir yetim gibi vicdanınla yeniden buluşturur seni yüzünü kara çıkaran o utançların ortasından çekip alır seni yeniden var eder kerim olarak
oku… Rabbin bildirir sana bilmediğini alaka’dan yaratıldığını hatırlatır sana ruhunu cesedine özne yapar kalbini kalıbına anne yapar yüzüne bakılır kılar yeniden bilmediğini bildirir sana sonsuz lutfuyla eşsiz şefkatiyle nihayetsiz keremiyle
* mescid-i nebevi’nin kuzey duvarında hurma dallarıyla bir gölgelik ve sundurma yapıldı buna suffa denildi burada kalan müslümanlara ashab-ı suffa ismi verildi
mescid-i şerifin suffasında kalan bu sahabilerin medine’de, ne meskenleri ne de aşiret ve akrabaları hiçbir şeyleri yoktu aileden uzak dünya meşgale ve gailesinden azade tam manası ile feragatkar bir hayata sahiptiler
kur’an ilmi tahsil eder resul-i ekrem efendimizin vaz ve derslerini dinleyerek istifade ederlerdi vakitlerini resul-i kibriyanın huzurunda geçiren bu mübarek zümre efendimizden hep feyz alırdı
resul-i ekremin medresesine Allah için nefsini vakfetmiş fedakar ilim aşığı talebeler idiler efendimizin tespit ettiği muallimler kendilerine kur’an öğretirlerdi
bunlardan yetişenler müslüman kabilelere kur’an öğretmek sünnet-i resulullahı beyan etmek için gönderilirdi bu cihetle de kendilerine kurra denilirdi suffa ise bu itibarla darü’l-kurra diye anılmıştır
mütevazi fakat feyizli bir hayata sahiptiler bu güzide sahabiler bir irfan ordusu idi bütün mesailerini kur’an ve sünnet-i resulullahı öğrenmeye hasretmişti gerektiğinde gazalara da katılırlardı
içlerinden evlenenler, suffe’den ayrılırdı yerlerine başkaları alınırdı bu güzide sahabiler ne ticaretle ne bir sanatla meşgul idi
iaşeleri resul-i kibriya efendimiz, sahabilerin zenginleri tarafından temin edilirdi bu hususu, suffa’nın baş talebelerinden biri ebu hüreyre hazretleri kendisinin çok hadis rivayet etmesini garipseyenlere karşı verdiği cevapla pek güzel ifade etmişti
benim, fazla hadis rivayet edişim garipsenmesin çünkü muhacir kardeşlerimiz çarşıdaki, pazardaki ticaretleriyle ennsar kardeşlerimiz de tarlalardaki, bahçelerdeki ziraatlarıyla meşgul bulundukları sırada ebu hureyre, peygamberin (a.s.m.) mübarek nasihatlerini hıfzediyordu
resul-i kibriya efendimiz, ashab-ı suffa’nın hem talim ve terbiyesi hem de maişeti ile çok yakından ilgilenirdi onlarla daima oturur sohbet eder, alakadar olurdu
zamanzaman da onlara eğer, sizin için Allah katında neyin hazırlandığını bilseydiniz yoksulluğunuzun ve ihtiyacınızın daha da ziyadeleşmesini isterdiniz
resul-i ekrem efendimiz bir kere hz. fatıma (r.a.) el değirmeni ile un öğütmekten yorulduğundan şikayet ederek bir hizmetçi istediğinde efendimiz ciğerparesini reddetmiş şöyle buyurmuştu kızım sen ne söylüyorsun ben henüz ehl-i suffa’nın maişetini yoluna koyamadım
bir gün, ashab-ı suffanın başlarına durmuş hallerini tetkikten geçirmişti fukaralıklarını, çekmekte bulundukları zahmetleri görmüş şöyle buyurarak onların kalplerini hoş etmişti
ey ashab-ı suffa size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal ve sıfatta bulunduğu durumdan razı olarak bana mülaki olursa o benim refiklerimdendir
resul-i kibriya efendimize herhangi bir şey getirilince sadaka mı, yoksa hediye mi diye sorardı getirenler, sadakadır cevabını verirlerse onu el sürmeden ashab-ı suffaya ulaştırırdı hediyedir cevabını verirlerse onu kabul eder ashab-ı suffaya da ondan hisse ayırırdı
kainatın efendisi peygamber efendimiz (a.s.m.) sadaka kabul etmez, sadece hediye kabul ederdi bir gün adamın biri, tabakla hurma getirmişti adama, sadaka mıdır ,hediye midir diye sordu adam, sadakadır cevabını verince, peygamber efendimiz onu doğruca suffa ehline gönderdi biz muhammed ve ehl-i beyti sadaka yemeyiz bize sadaka helal değildir buyurdu
şu ayetin ashab-ı suffa hakkında nazil olduğu da rivayet edilmiştir ‘sadakalar, kendilerini Allah yolunda hizmete adamış fakirler içindir ki onlar yeryüzünde dolaşıp hayatlarını kazanmaya fırsat bulamazlar onların hallerini bilmeyen kimse, istemekten çekindikleri için onları zengin sanırdı
ey habibim, sen onları yüzlerinden tanırsın yoksa onlar insanlardan ısrarla bir şey istemezler ve siz her ne bağışta bulunursanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir’
suffe ile yeni dinin temel inanç esaslarının öğretilip yaşatılacağı peygamber rehberliğinde sürdürülen bir hayatın medine’den tüm arap yarımadasına yol alacağı bir okul doğuyordu
suffe ile peygamber’in aile, ibadet ve sosyal hayat tecrübeleri başta medine olmak üzere bu kampüsten ulaşıyordu bütün insanlığa
mescidin arka kısmında yer alan üstü hurma dallarıyla örtülmüş gölgeliğe nispetle suffe diye anılacak olan bu mekanda okuma-yazma başlangıç olmak üzere ilmin kapıları sonuna kadar açılıyordu
kur’an-ı kerim’in ahenk ve teganni kaideleriyle tefekkür edilerek okunmasından surelerin ezberine kur’an ayetlerinin günlük hayat içinde tatbikine yönelik yapılan tefsir çalışmalarından hadislerin ezberlenmesine kadar hummalı bir gayret yaşanıyordu suffe’de
suffe ashabı içinde talha b. ubeydullah (r.a.) ebu said el-hudri (r.a.) ebu hureyre (r.a.) ebu zer el-gıfari (r.a.) bilal-i habeşi (r.a.) abdullah b. ömer (r.a.) abdullah b. mes‘ud (r.a.) sa’d b. ebi vakkas bera b. malik (r.a.) gibi tanınmış sahabiler de yer alıyordu
suffe islam tarihinin ilk yatılı üniversitesi idi sayıları 70 ile 400 arasında değişen çeşitlilik gösteren mescidde her zaman ilim ve ibadetle meşgul suffe ashabının dini tebliğde bulunmak üzere arap yarımadasının en uç bölgelerine kadar gittikleri biliniyor
suffe, zühd ve ilim okuludur suffe’nin müfredatı devlet adamı yetiştirecek kadar dinamik zühdün zirvelerinde rehberlik edecek kadar da dingin talebelerin yetişmesine uygun olarak tasarlanmıştı
en çok hadis rivayet eden yedi sahabiden üçünün ebu hureyre (r.a.), abdullah b. ömer (r.a.) ebu said el-kudri’nin (r.a.) suffe ashabı’ndan çıkmıştı onların şöhretleri medine’yi çoktan aşmıştı
suffe ehli sık sık akşamları imkanı olan sahabe sofralarına misafir olmuştur bazen de hayır ve hasenat sahiplerinin getirdikleri hurmalarla açlıklarını savuşturmuşlardır
etrafında dört halkası bulunan dört kişi tarafından taşınan garra adındaki meşhur karavanadan yemek yerlerdi suffe’de barınan fakirler dünyevi lezzetlerin çok uzağında yaşarlardı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
göğsün nefessizlikten daraldığı zaman şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
göğsün nefessizlikten daraldığı zaman şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Oku 'ikra' Karartmak istemiyorsan ilimden uzak cehaletin kara oku oku oğlum oku ilim oku bilim oku bilgiyi doğuran felsefeyi oku ,oku oğlum oku düşünmeden varı yoku ömürden yana azı çoğu Allah adına cinayet işleyenlere suç ortağı eden katliamcılara lanet ilim bilim şehitlerine rahmet oku
oku… O’nun ismiyle O’ Rabbin ki O’ halk etti O’ yarattı
okunması gereken bir harfi, bir mektubu bir var eden adına oku hem de seni akılla, bakışla, düşünüşle biçimlendiren Rabbin adına oku hem de seni Rabbinin ismiyle muhatap almak üzere seni yoktan yaratarak, varlığa muhatap eden Rabbin adına oku
H0cam yüreğinize sağlık bu ne güzel bir sayfa . Hayırlı Cumalar.
"Bir hayalim vardı
Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah.
Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun.
Sonsuz selam ve dua ile.
Allah'a emanet olun.