Mutlak SevgiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Osmaniye Cezaevi - 2021
DİPNOT: 1)Hindu : Bir Hindistanlı. 2)Teşmille :Kapsamakla. 3)Yantra - Mandala : Hindistan’da imgeler ile evreni tasvir etme sanatı. 4)Danaos’un Kızları : Yunan mitolojisinde delikli bir fıçıyı sonsuza dek suyla doldurmakla cezalandırılan kızlar. 5)Eflatun : Platon 6)İdea : Felsefede idea, duyu organlarıyla algılanması mümkün olmayan, gözlem ve deney yoluyla değil, sezgi ve keşif yoluyla idrak edilebilen şeylerin toplamıdır. Platon’a göre, dünyadaki her şey idealar aleminin bir yansımasından ibarettir. 7)Mutlak İyi :Platon’a göre, sadece idealar gerçektir. Tanrı, ’mutlak idea’ veya ’mutlak iyi’ olarak en üstün ideadır. 8)Kanto : Doğaçlama tiyatrolarda söylenen şarkıya kanto deniyor. Kelime kökeni İtalyanca canto/kantat kelimesine dayanıyor. Kantat, bir çalgı eşliğinde söylenen ve beraberinde dans edilen sözlü beste anlamına geliyor. 9)Provans Dili : (Fransızca: Provençau), Güney Fransa, İtalya ve İspanya’da konuşulan bir Latin dilidir. Yaklaşık 400.000 kişi bu dili konuşur. Dört alt lehçesi vardır: Gavot, Maritime (Provençal), Nissart dili ve Rhodanien. & Dinsel inançların şiirsel olarak söylenilmesi. 10)Puhu : Avrupa, Afrika ve Asya’da yaşayan birkaç cinsi bulunan, uzunluğu 65–70 cm. olan, koyu kahverengi tüylü, yırtıcı gece kuşlarının en irisi sayılan bir baykuş. 11)Acem : Yabancı 12)Kadim : Eski
Yüzünün şekilsiz haykırışlarında bir hind
Küfrederken teşmille insan olmuşluğuna Avucuma koyuyor evreni Yantra - Mandala çizimi imgelerle Az ileride bir başka evrende Delikli bir fıçının etrafında Yağmur duasında Danaos’un kızları Ve yanımda Eflatun İdea arıyoruz gölgeler dünyasında O mutlak iyiye koşuyor Ben sana Mutlak Sevgiye, Şehadete Benim bu kavimsiz, alfabesiz sevdam Ne Kanto’dur Şarkıların ahengine tutunan Ne de bir lirik şiir Provans dilinde anlatılan Hakikattir fevkattabii Hakikat ki Mutlak zamanı da kavrayan Kanatlı ışıklar sürünüyor Denizin yeşil - gri aynasından Dizlerime vuruyor dalgaların ağıtları Ölçütsüz bir uzaklık seziyorum Ruhum ve bedenim arasında Dalgaların çatlaklarına sızmış ağıtlar Canımı süzmek ister topuklarımdan Bir yola sapıyorum yönsüz Sağır bir horoz öter ardımdan Derenin kızıl - mavi suyu üstünde Kuşlar esner uykudan yapraklar içinde Gece ağlar şafakla kundaklanırken Konar bir puhu hıçkırarak Nar çiçeklerinin arasına Türkü söyler acem bir yolcu Anadolu’nun yaralı sesiyle Bu toprağın kadim çığlığıdır Zeytin tohumlarını yaran Asılı durur musluğun ağzında duman Parmak uçlarımda hissiz bir nefes Görünmeyene bakıyorum Kimselere görünmeden sensizlik içinde Yosun tutmuş kirpiklerimin ardında Gülüşüne susamış gözlerim Ruhumda zamanın çengeli Yürüyemiyorum Ayaklarım kayıyor semadan Sayfalarına tutunuyorum bulutların Bir cigaradan tüter gibi sonra Tütüyor sesim kalemimden Ah Bir de şu, omuzlarıma tüneyen kuşlar "Be - her - dem hûş - i derdim sırrını bi hûş söylerler" Davut DAŞKIRAN |