Sir'ayet GülânKasvetli zaman ağırlığı sardı ellerimi Çaresiz bir şehirin dört duvarı arasında Düşüyor yokuşluğa, göçebe hayat gözlerim ! Sırtlanmış intizarlar, omuzlarımda tümsenirken Yoruldu, yorulmaktan kalbim Ahh Bi babam görür göğsümdeki Nuh tufanını Annemin feryadı, çocukların gözyaşları kurtarır mı beni? Başlangıçların son bulduğu yerdeyim Uyuduğum bir toprak bağrından Ayazı vurmadan parmak uçlarıma Yedi baharın, yedi lisan dilinden Doğum sancısı çeken yedi kadının susamış dudağından dua diledim.. Geçip giden umudun yılları döner mi bana! Ahh Çıkmaz bir ömrün sokaklarında titrer kalbim Hırpalanmış gençliğime hayıflanır Kirâmen Kâtibîn melekleri Benki karanlık sokakların gökkuşağı renklerinde oynayan çocuk, Yılmaz üç kurşun sıktılar göğüs çeperime "Faziletine" demişler. Barbar gülüşler kalbimin izbesine. Gelin görün ki Keder ağaçları kök salmış canımın içine.. Ah cevheri acım Kevser ırmağın kokusu geliyor burun direğime İncir sütünden tatlanmış ruhum; Baharın vefası bu gördüğümse Bahçelere güller ekin Ben Sîna-Mrû değilim Yakup’un Yusuf’u hatrına.. Ahh Zühre’yi Gülân Şimdi başını yastığa koyma zamanı değil İki gözüm şiirine söz verdim Güneş kuşların cıvıltılarıyla hep gülümseyecek Gizem/ Asi Rêbendan |