SIĞINMACI (9)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „ Ey Türk Gençliği! Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Gelecekte bile seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır.
Bir gün, bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar hiç uygun olmayan bir durumda kendini gösterebilir. Bağımsızlık ve cumhuriyetini yıkmak isteyecek düşmanlar, dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir galibiyetin, bir gücün temsilcisi olabilirler. Zorla veya hile ile kutsal yurdun bütün şehirleri teslim alınmış, bütün işletmeleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi işgal edilmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olanı ise, ülkede iktidara sahip olanlar gaflet, sapkınlık ve hatta ihanet içinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasi amaçlarıyla birleştirerek düşmanla işbirliği yapabilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezik ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin evladı! İşte bu durum ve koşullar içinde bile görevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun güç, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!“ (Mustafa Kemal Atatürkün 20 Ekim 1927 tarihinde yaptığı Söylev’in öztürkçe çevirisidir)
Ailem kadar
başım üstü yeri var misafirin; Yağmurda, karda, kışta baş köşeye oturtur, başımın tacı ederim. Tehlike geçince ama; “ Saçak altı kurudur, misafirin yoludur, uğurlar ola!” derim. Ben ne Faşist’im nede Irk-Kayırmacı, sadece “Aile” ile “Misafir” ayırmacı. Uygar olmak budur; Sığınmacı’yı korur, olanımı paylaşırım onla yedirir-giydiririm, elimden geldiğince yardımcı olurum ona. Uygarlığında bir sınırı vardır ama; Ne faşist’im nede Irk Kayırımcı, Sadece “Yurttaş” ile “Sığınmacı” ayırımcı. “Aynı soy, ülke ve dinden sınır-dışı kalmış Göçmen, yurttaşımdır!” derim ve kapımı ona daima açık ederim. Her evin kapısı, her ülkenin sınırı her vatandaşın da bir sabrı vardır. Bence “Sığınmacı” sadece sığınandır. Kat karşılığı vatandaş olan Arap’lar, Tarikat, Menzil, Vakıf, Sadat, Cemaat, Külliye gibi ard düşünceli hesaplar; „kendi yanmasın diye mangaldaki ateşi başkasının eliyle külden aldıran maşalardır.“ Ki bu ülkenin şanlı bir tarihi vardır;(*) Bu maşaları, bu işgalci gafilleri ve bu ülkeyi yabancılara satan vatan hainlerini kovar Laik ve Demokratik Türkiye Cumhuriyeti‘ni Ikinci kere yeniden, tekrar, bir kere daha kurarız ve 50 yıl uyumanın, 20 yıl birine uymanın hesabını da sorumlusundan sorarız. Eğer bu kişinin diploması sahte değilse, yani 4 yıllık üniversite tahsili ise attığı imzalar geçerlidir, sineye çekeriz. Ama seçime hile katıysa; „Attığı imzalar geçersizdir!“ deriz ve hepsini gerisin-geriye t-e-k-m-e-l-e-r-i-z-! (*) ŞİİRİN HİKAYESİ’ni lütfen okuyunuz. |