Yaşım Tam İkiyüz
Bu karlar altındaki, soğuk paslı raylar bilir yalnızlığa itilmek ne demek
Üzerinden çok yıllar geçti bir yolcu treni geçmeyeli Bir tren sesi duymayalı Yoksa Sağır mı oldu pastan kulakların Gözlerinde yaşlılıktan mı? görmez oldu Nerede ayrılık saati birbirine sarılan sevdalılar Evlatlarıyla vedalaşan analar, babalar Kaderimize boyun mu eğdik? Biz Sen söyle dört asırlık koca çınar Yaşanmadı mı Yaşanmadı mı? Tüm sevinçler ve ayrılıklar Tahta bavullar ellerinde Vagonlarına yerleşenler nerede? hani O Koca heybetinin altında Son sözler söylenmedi mi Ayrılık saati Göz yaşlarını akıtmadı mı bir insanlık Söyle haydi korkma Kimse gelmez artık Ben ise kimleri ağırladım bu koca gövdemin içinde Ne gişe memurları geldi geçti Ne yolcular hayranlık duydu bana Misafirhanemde nice evsizler Huzurlu uykularına benimle dalmadı mı? Ben değil miydim onların rüyalarını süsleyen Yaşım tam iki yüz, Tadım ise tuzlu ve paslı Ahşap geniş saçaklar, dikdörtgen tavanım Tarihin kalıntısı üzerimde, Tarihin sayfalarına yazdırmadım mı adımı? En güzel tren istasyonu diye Peki şimdi! Evet kim söyleyecek Nerede o yükünü bize boşaltan trenler Çok gördünüz belki de bir makinistin bize el sallamasını Belki sizin için bir beton duvar, bir ağaçtık sadece, soğuk paslı bir demirdik Hareket memurumuzu özledik biz Onun verdiği yılları verin bize yeter Şu yan yatmış vagonu birisi doğrultsun lütfen yerinden Onun sesi çıkmaz, acısı da görünmez İyi tanırım ben onu, ilk buharlı lokomotifin arkasında geldi o buraya Aramızda en çok çekilen ve en son ilk itilen o dur rayların üzerine Ne kadar manidar bıraktınız bizi bilseniz Yattığı yerden doğrulamayanlara acıyın Sizi sevdiklerinize kavuşturan bize Merhamet gösterin Gösterin ki Bizde helal edelim size Hakkımızı Hem de sadece, Bir trenin düdük sesine. |