UMUDUN ÇÖKÜŞÜŞehre geldiğini ilk fark eden lağım fareleriydi. Gelense lağım borularına sığmayacak kadar şişman, Bir o kadarda sertleşmiş deriye sahipti. Çekildi kuytu bir yere. Bekledi hareket etmeden tam kırk beş gün Geçti harekete bir gece yarısı Geçtiğinde kıvrılan çelik boruları. Ulaştı bir konser salonunun bodrum katına. Gelirdi her gün sayısı binlere ulaşan dinleyiciler. Gencinden yaşlısına hatta orta boylusuna. Yer üstünde cümbür cemaat gırla giderken. Dans ediyordu geleceğin mezar kazıcıları Metal borular arasında. Kapı bekçisi fark etti bir gün, Gördü alışık olmadığı büyük değişimi. Bu bir fare kemiriğiydi. Açmıştı kocaman kapıya bir delik, Orta boylu bir köpeğin sığacağı kadar. Bakındı sağa sola İndi bodrum kata, Fark edemedi bir değişiklik. Yine bir konser gününde Seyircinin kalabalık olduğu bir esnada Ateşi çıktı seyircilerden birinin. Kendi kafasına uyup inmiş alt kata Bir sigara içimi zaman içinde Tamda dönmek üzereyken Bir kedi çarpmış ve sadece bir sıyrık oluşmuş kolunda. Döndü tekrardan seyirciler arasına. Fakat almıştı bir kere öldürücü darbeyi. Kolunun acısından kıvranırken Dolaştı seyirciler arasında şuursuz bir şekilde. Yayıldı ölüm iksiri kalabalıklar arasında. O anda fark edilmemiş olsa bile. Kısa bir süre sonra kuyruklar oluşmaya başladı. Şehrin tüm hastanelerinde. Hastalar kuyruktayken Dolaşıyordu palazlanmış fare lağım çukurlarında. Gittikçe çoğalıyor, Çoğaldıkça yayılıyordu Şehrin altını bir ağ gibi dolanan lağım borularını. Şehre yıkım geldi dediler. Bu Tanrının bir laneti diyenler oldu. Durumsa gittikçe derinleşiyor Yetişemiyordu sağlıkçılar hizmet vermeye. Onlarda zayiat veriyorlardı günbe gün. Yayıldı bir gün korkunç bir haber. Sardı tüm şehrin varoşlarını. Görülmüş köpek boyunda iri fareler, Kazarken şehrin ana mezarlığını. Çıkarmışlar ölüleri yer yüzüne. Panikledi halk. Sardı korku dört bir yanı. İlaç sıkıntısı baş gösterdi ülkede. Kalktı ölüler her gün Ellişer yüzer. Ve bir gün en korkunç haberi ulaştı. Şehrin yakınında bulunan baraj gölünü istila etmiş fareler. Kurmuşlar bir yol Şehre su taşıyan ana borulara. Oradan yapıyorlarmış geliş gidişleri. Bir gün bir adam geldi bu şehre Yolunu şaşırmışcasına. Dedi ahaliye nedir durum erenler? Dediler farelerin baskınına uğradık. Dedi ne yaptınız kurtulmak için? Dediler yok yapacak bir şey ağlar dururuz. Baktı adam yüzlerine Gördüki ölüm korkusu sarmış hepsinide. Buldu on at arabası saf zift Yükledi arabalara taşıdı şehrin dışına Farelerin şehre en yakın olan yerine. Birkaç teneke benzin dökenden sonra Çıkardı hançerini boğazladı uzun yollarda bindiği atını. Ayırdı parçalara,serpiştirdi şehirle baraj gölü arasına. Tamda zift döktüğü alana. Aldı eline bir silah yattı pusuya. Bir zaman sonra et kokusunu alan fareler Bir akın başlattılar şehre doğru. Başlarında şehre hastalığı taşıyan Palazlanmış fare olmak üzere. Şuursuz bir saldırıyla saldırdıklarında Attan kesilen parçalara. Tutuştu bir ateş dumanı göklere uzanan. Arkadakiler bastırdıkça Savaşa giden zırhlı arabalar gibi Yetmedi öndekilerin direnme gücü. Ve bulandı zift yığınına kocaman bir fare sürüsü. Kapladı gökyüzünü kara bir duman. Yayıldı kokusu şehrin dört bir yanına. Kalanlarıda avladılar teker teker. Böylece kurtardılar bir umutla yaşayacakları şehri. Yaptılar bir zayiat dökümü. Kırılıp gitmişti halkın yarısı. Şükrettiler kalan yarıyı kurtardıklarına. Gömdüler ölülerini toprağın karnına. Girdiler yeni bir döneme Yeni bir umutla. |
Kaleminize sağlık.
Nice şiirlere.
Esen kalın.
Saygılarımla.