Karanlığına Sığınan Kaçağa Notlar
güzel kardeşim, canım kardeşim, aziz kardeşim
uzat ellerini! erken vedalara alışıksın, bilirim eğildiğini kaşlarının sen bir dağsın, sen bükülmeyecek çelikten külçe ebabiller senin kanatlarından havalanır, üveyiklerin sığındığı limandır avuçların akşam olduğunda acısı düşer kirpiklerine suretlerin kaybolduğu büyük yangınların binalara düşen senin gölgendir, göğü kaplayan bulutlar sen zemherilere dayansın diye çiçekleri ülkemin göğsündeki ateşi buzullara basan sen güzel kardeşim, canım kardeşim, aziz kardeşim uzat ellerini! susmak eski çağlardan kalma bir alışkanlık değildir elbet jilet kesiği bakışların sözlerindir senin kamburluğun ansiklopedilerden yadigar parmaklarını kesen ve ardından saçlarını kazıyan sessizliği duvarlara ilmek ilmek işleyen sen ırmaklar denizlere dökülür, her sabah, her sabah adımlayarak şehrin ormanlarını nereye dökülürsün! sakın! akşamüstüne varır, geceyi barındırır, annemin duası vardır kızımın gözlerinin içidir, insana gülümser, anneye gülümser, sazlıklarda ciğerlerimdeki yangınlar vardır Allah’a gülümser sarınırken gökyüzünü üzerine sakın! koymayasın başkasının ellerini, ellerimin yerine arasında kestiğim parmaklarımın izi vardır rüzgarı göğsüme aldığımdan beri karlı şehirlerin sokaklarından kaydımı düştüm mağlup olmanın verdiği hazlarda konakladım kelimelerimi ayrık sözlüklerden seçerek kanıtlandı çocukların elindeki oyuncaklara rüştüm işte ! böyle sabahları bileklerimdeki kanın sarhoşluğuyla karşıladım biliyordum, şakağımdaki aydınlıktan kaçabilirdim kanamayan yaralardan evirdim çocukluğumu hiç söylenememiş şarkıları söyleyebilirdim hiç söylenememiş acıları anlamazdı kuşlar baharlarda yokluğumu silinmiş kitabelerde kendi hiçliğime karışabilirdim akşamüstü deyince serilerek balkon iplerine kirlenerek biraz daha kirletilerek zihinlerde bağlandı tutsaklığım ve hoyratlığım birbirine güzel kardeşim, canım kardeşim, aziz kardeşim uzat ellerini |