SILA TOPRAĞIN
SILA TOPRAĞIN
Senden ayrılalı yirmi yıl oldu Hasret yumağında çile toprağın Şu yaban ellerde gençliğim soldu Sürgün etti gurbe ele toprağın Varıp da kalenin burcuna çıksam Mızrabımı vurup türküler yaksam Aya kucak açmış dağlara baksam Gözümde tütüyor sıla toprağın Dulkadiroğlu’nda koca konaklar Sarayaltı’ndaki taştan yunaklar Seksenlerde kaldı tatlı hanekler Destan idi dilden dile toprağın Kerpiç evlerinin tarih kokusu Kalmadı kimsede bulgur sokusu Baharda her rengin vardır dokusu Gülzâr olur nice güle toprağın Güle varan gülşen yolları gibi Babamın şefkatli kolları gibi Cömertsin anamın elleri gibi Baharda bulanır bele toprağın Geçti çocukluğum yanık bağrında Hasret ateşten ok iki böğrümde Tükettim ömrümü vuslat uğrunda Yurt olaydı bana n’ola toprağın Kerpiç konaklarda ahşap cumbalar Dermanı tükenmiş cılız lambalar Tandırda pişerken sıcak kömbeler Belenir ateşten küle toprağın Bedestenin üstü kapalı çarşı Okunan ezanlar inletir arşı Uğruna versem de bu kemter başı Değişmem paraya pula toprağın. Nurgül’üm yad elde ölüp gidersem Mühletim dolup can borcum ödersem Tanrı misafiri olayım desem Koynuna alır mı kele toprağın Nurgül KAYNAR YÜCE/ KAHRAMANMARAŞ 2014 |
En içten selam ve saygılarımla.