1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
968
Okunma
ala şafağın derin griliğinde
sis altında şehrimin ışıkları
ve dumana mahkum olmuş
emeğinin düşsel haykırışları
bacalardan çıkarır beyazlığını
düş’ün gerçekteki yalnızlığını
ellerde kurbanlığın mavi kanı
verin artık hakkınında hakkını
çizmelerde kırk numara ayağı
almış kel başına şimşir tarağı
köse sakalına sallar usturayı
geçte olsa anlayacak mostrayı
ay başında ona düşen aslanpayı
anca doyurur aç kalmış sobayı
...
sokaklarda zincir takılı koluna
kızlar hayranlıkla bakakalırlar
tenine/boyuna/itine/kokusuna
saygı gelir sahtekar postuna
köpeklerde sadıktır dostluğuna
realizm açıkca ekledi özen’e ti’yi
adlandırdı yalancı/serseri/özenti
kibir akıtılımış babasının parasına
nasıl ağlasın adalet böylelerinin
şımarık/zengin/fakir/yeşil yasına
yoksun evlatlar onu ti’ye alırlar
onlarda poşet sarılığına kanarlar
taşlardan daha soğuk geçer yıllar
...
işlemiş kanına cimriliği cehaletin
söylenene inanmak en kolay yolu
kurtulmak için zararından himmetin
yalandır her cümlesi adil denen dilin
kibirli bu topraklar benim demenin
nesi benzerdir ölümüne şehitlerin
egzozunda arabasının zengin itlerin
şehrim uyan ayaklandı sokak köpeklerin
kan akmadan kan kokuyor caddelerin
bu vitrinler bilmem ki kardeşim kimin
ışıklar altında gölgeye saklanmış tinim
insan sevgisinin bağrından çıkar dinim
ama kar’a esir bırakılmış kirli ellerim
...
abdal diyorum kendime halimce
yaşam sonsuz çıkmazda bilmece
sevgilim var melek gönlüme ece
bulamam onu tarif etmeye hece
harfler ona benziyor dizelerimde
salınışı aynı satırlarımın sıralanışı
gülüşü aynı şiirin ilhamlı oluşumu
gözleri titremeye salar sakar solumu
satırlar sonsuz anlatmaya duruşunu
sevgilim kurban sana yaradan kulu
ölürsem sen anadolunun bakire dulu
ağlama arkamdan salla sağ kolunu
sen bilirsin bilsem ki ölümdür sonu
değiştirmem inandığım özgür huyumu
toprağıma döküver karadeniz suyunu
bu yeter aydınlatır özgürlükçü ruhumu
...
Gel-Git -- Nurullah Nuri YAVUZ