Bu Gece Sabaha Doğru 27.01.07
ala şafağın derin griliğinde
sis altında şehrimin ışıkları ve dumana mahkum olmuş emeğinin düşsel haykırışları bacalardan çıkarır beyazlığını düş’ün gerçekteki yalnızlığını ellerde kurbanlığın mavi kanı verin artık hakkınında hakkını çizmelerde kırk numara ayağı almış kel başına şimşir tarağı köse sakalına sallar usturayı geçte olsa anlayacak mostrayı ay başında ona düşen aslanpayı anca doyurur aç kalmış sobayı ... sokaklarda zincir takılı koluna kızlar hayranlıkla bakakalırlar tenine/boyuna/itine/kokusuna saygı gelir sahtekar postuna köpeklerde sadıktır dostluğuna realizm açıkca ekledi özen’e ti’yi adlandırdı yalancı/serseri/özenti kibir akıtılımış babasının parasına nasıl ağlasın adalet böylelerinin şımarık/zengin/fakir/yeşil yasına yoksun evlatlar onu ti’ye alırlar onlarda poşet sarılığına kanarlar taşlardan daha soğuk geçer yıllar ... işlemiş kanına cimriliği cehaletin söylenene inanmak en kolay yolu kurtulmak için zararından himmetin yalandır her cümlesi adil denen dilin kibirli bu topraklar benim demenin nesi benzerdir ölümüne şehitlerin egzozunda arabasının zengin itlerin şehrim uyan ayaklandı sokak köpeklerin kan akmadan kan kokuyor caddelerin bu vitrinler bilmem ki kardeşim kimin ışıklar altında gölgeye saklanmış tinim insan sevgisinin bağrından çıkar dinim ama kar’a esir bırakılmış kirli ellerim ... abdal diyorum kendime halimce yaşam sonsuz çıkmazda bilmece sevgilim var melek gönlüme ece bulamam onu tarif etmeye hece harfler ona benziyor dizelerimde salınışı aynı satırlarımın sıralanışı gülüşü aynı şiirin ilhamlı oluşumu gözleri titremeye salar sakar solumu satırlar sonsuz anlatmaya duruşunu sevgilim kurban sana yaradan kulu ölürsem sen anadolunun bakire dulu ağlama arkamdan salla sağ kolunu sen bilirsin bilsem ki ölümdür sonu değiştirmem inandığım özgür huyumu toprağıma döküver karadeniz suyunu bu yeter aydınlatır özgürlükçü ruhumu ... Gel-Git -- Nurullah Nuri YAVUZ |