2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1293
Okunma
elmalıda bir yaz, köprü başında sıcak bulutların ilk damlası şiiriyle beraber düştü avucuma
ne konu kaldı tartışacak ne de insancıklar etrafımda herkes ve herşey yok oldu yağmurla
toprağın üç bin yıllık feryadı duyulur oldu, düşmanlığın ilk cinayetini işlediler bu damlalarla
rahatlatıcı bir nefes aldığım bu bayırlar da toprak kokusu yerini ekşi kan kokusuna bıraktı
elinde silah yoktu kılıçta hançerde hiçbir şey yoktu elinde günahsızı kara çamurda boğdu
gök uğuldadı yıldırımlar aydınlattığında bataklığı kara domuzlar son banyolarını yapıyordu
cinayetin ilk tanıkları ellerinden tutulmuş kirsizin acı feryadını duyunca saklandılar hemen
korkunun morluğu çöktü gözlerine engel olamıyordu görmesine göz kapakları yaşananları
biliyorlardı bilinçaltında yaşanacakları ay gölgesi karanlıklar ve onun tertemiz tutsakları
bir avucumda bunlar yaşanırken diğerine güneş doğuyordu çöllerden gelen sam yeliyle
kaktüsler dikensiz büyümeye başladılar bu güneşle suları daha da tatlı olmaya başladı
yılanlar peşini bıraktı farelerin artık kültürleri çatışmıyor bu deryada hayvan milletinin
sevmek saygının dallarında yeniden filizlenmeye başladı en lezzetli kokusu da yanında
çölün ortasında arılar domates fidelerini tohumluyorlar genlerinde iğnesiz bir yıldız var
dağlarına çöllerin geceleyin gölgesi düşer ayın on dörtdünde hurma kökündeki farenin
cesurluk reddi kabul etmez korkusuzlukla atılır gölgesine o dev yürekli kuyruksuz farenin
iki avucumda iki fare yaşar biri boğulur korkularıyla bataklıkta yağmurun suları altında
biri doğrulur ardında ayın on dördü önünde güneş vardır gölgesi önüne vurur devcene
güneş isterse fare dev olur ay isterse fareyi dev yapar bunun hikmeti nedir desem
cevapsız kalır suallere boğduğum dünyanın sırları bulduğum tek cevap yaşamak
ve yaşamanın bir tutsaklık olduğu...
Gel-Git -- Nurullah Nuri YAVUZ