Çok Sesli Sessizlik
Bir düş müyüm?
Düş müyüm uykularda Hayatın üstüne giydirilmiş soğuk ten gibi Aynaların acı sözlerinde çizgi çizgi yüz, Bu üşüten güz ben miyim? Mecnun’u beklerken Leyla Nil rengini düşürüyorsa Yalnızlığın gözlerine Sularının ne günahı var… Sözlerime gelmesi çaresizliğin, Belki de öğrendiğim ilk hecenin Sesinde tek sesli senfoni. Tınısında kayıp notaların izbeliği Vakit gün, yürek gece. Bâbil bahçelerinde bir asmaya yaslı Bağ bozumlarında hüzün… Yüreğim alabildiğine yaslı Sokaklarında Karşıyaka’nın Ah bilmezler martılar hicransı susuzluğu… Bu yüzden belki anlatamıyordu Kanun peşrevleri gecenin nağmelerini Vurdukça mızrabı yıldızların teline tamburi Gelirken hecenin tek seslisi Sessizlik başlardı Telaşlı saatlerin arasından yüzünü gösteren O kahrolası sessizlik… Beste olur, güfte olur Yazılırdı sayfaları çevrilen her yeni güne Sokaklar sabaha seslenince Silinirdi şafağın korkusu. Bir ben kalırdım, bir de yalnız tamburi, Kaybolur giderdi yıldızlar Yanlarına alıp lavanta kokulu zamanları Şimdi Hâlâ giderler bırakıp matemleri Zühre yıldızında bildiğim Mecnun beni bekler mi … bilmem… Gözlerimin yalnızlık ilinde bir Leyla ağlar Söyleyemem Söylemem... 25/07/2008 |
Hikmet YURDAER