Kırk Bohça
Baharı ben ekmiştim o badem gözlerine
Irmaklar kıskanmıştı verdiğim can suyunu Adamışken ömrümü sevdamın izlerine Yüreğim göremedi, ah hercai huyunu Dans ederken ceylanlar hülyalı bakışında Karıncalar gülümser, çiçekler boy verirdi Yanıp küle dönerdim kan donduran kışında Hükmü yoktu ayazın, kar sesinde erirdi Ağyarı yâr bilip de gittiğin günden beri Maziyi kırk bohçaya sarıp koydum kenara Belki yıllar geçince sende artar değeri Anlarsan şayet bir gün, onu kendinde ara Yaralı benliğimi görmedin göremedin Bütün gitmelerimde kendime eksik döndüm Gelecek günler için bir umut veremedin Hep gönül ateşimin suskun külüyle söndüm Yarım kalmış cümleler cana kast eder gibi Alay edip gülümser hadi gel tamam eyle Göklerim paramparça garip derbeder gibi Arâf ‘taki ruhuma umutlu sözler söyle Bilki işte o vakit, Firavun tövbe edip Kızıl toz bulutuyla Nemrut dağından iner Bilki bütün hüzünler yeryüzünü terkedip Dünyanın üzerine cennet kokusu siner -------h.a.k |
bir yanı çiçek açar bir yanı paldır küldür
yürek yanıklığının kalanı duman küldür
cennet insan içinde dışı baki ölümdür..
şiirinize saygılarımla..