bu sabah yeniden uzaklara ta uzaklara
yürümek istiyorum
sadece zihnimde olan bir hayale
uçurumlardan korkular teneffüs ederek
sonra da kendinden geçip nefes nefese
sonbahar rüzgarlarının uğultusuyla
dağ kümelerinin üzerinden
matemlere düşmeden önce

yükselen ışık kütleleriyle
gök gürlemesini andıran seslerle
arda bakmadan yürümek istiyorum
hangi yöne gideceğini bilmeden
kayın ağacının ölü yapraklarına karışmış kokularla
bambaşka diyarlara doğru rasgele
yerler sarsılmadan önce

kalabalık yerlerden olabildiğince ırak
yaşam sevincini biri elimden almadan
bir sığınağa doğru yürümek istiyorum
kırgınlık, mutsuzluk, öfkelerimle
kaderin farklı bir mekanına
peşi-sıra gök yarılmadan önce

sele kapılmış çöpler gibi
binlerce hatıralara boğulup gitmek istiyorum
bütün olasılıklardan bir anda vazgeçip
baş aşağı, yokuş yukarı
çığlık çığlığa
kasırgalar çıkmadan önce

biraz daha, daha hızlı aynı yöne
azgın dalgalar gibi yürümek istiyorum
nefeslenmeye fırsat olmadan
aralıksız ateşlerin yandığı
sıra sıra dizilmişlerin ardına
ciğerler nispetince
kalp atışları durmadan önce

akıp giden zaman kadar sonsuz
yürekte körüklenen ateş kadar
dolunaylar boyu yürümek istiyorum
toprağı yeşerten ruha
taşları lal, yakut, inci, mercan
dağları bakır, altın, gümüş bir mekana
can boğaza gelmeden önce

nefsin saltanatını devirip
doyumsuz firdevs bahçelerine yürümek istiyorum
putları kırılmış aydınlık gecelerden
tılsım gibi, cıva gibi
kol kola, yan yana
kızgın alevlerden önce

vakitlerin hiç geçmediği memlekete
takipsiz, delilsiz, yasaksız
hiç durmadan yürümek istiyorum
müteselsil hayıflanmalarla
sonsuz bir arzu ile
geceler boyu kilometrelerce
son kez verilen nefesten önce

redfer