HABİB KARAMANİ
Ebubekir ile Ömer soyundan
Habib Karamani meşrebi ali Niğde Karaman’ın gelir boyundan Habib Karamani alemde veli Zahir ilimleri çok tahsil etti Memleketten çıkıp Şirvan’a gitti Yahya-yı Şirvan’i gönlüne yetti Habib Karamani gurbetin gülü Yediği tokattan aleme dalmış On iki yıl şeyhin yanında kalmış Hocası Seyyid’den hilafet almış Habib Karamani sabırdır hali Akşemseddin ile onu görenler Anadolu’da hep bekler erenler Hak yolu bu dergah mutlu girenler Habib Karamani tatlıdır dili Üç defa hac yaptı huzuru buldu İlim sohbetinde bir garip kuldu Mana aleminde deryada puldu Habib Karamani özlemin gölü Şayh Yavsi Efendi kızını verdi Kendi istediği olacak derdi Oysa o ömrünü gurbete serdi Habib Karamani hasretin külü Amasya’ya varıp zaviye kurdu İlim ve irfanla uğraşıp durdu Dergahı her zaman ibadet yurdu Habib Karamani ihvanın tülü Kitabü’n Nesayih eseri oldu Tarikat ehlinde güçlü bir koldu Gönüllere İslam nuruyla doldu Habib Karamani huzurun eli Sadık KARADEMİR Niğde yakınlarındaki Ortaköy kasabasında doğdu. Anne tarafından Hz. Ebû Bekir, baba tarafından Hz. Ömer soyundan geldiği rivayet edilir. O dönemde Niğde Karaman vilâyetine bağlı olduğu için Karamânî nisbesiyle tanınmıştır. Ailesi ve hayatının ilk dönemleri hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Lâmiî’nin, "Rum’dan Seyyid Yahyâ hazretlerine vardıkta akaid şerhi okurmuş" şeklindeki ifadesinden zâhir ilimlerini tahsil ettiği anlaşılmaktadır. Habib Karamânî’nin, Halvetiyye tarikatının pîr-i sânîsi Yahyâ-yı Şirvânî’ye intisap etmek için memleketinden ayrılarak Şirvan’a gittiği tarih belli değildir. Lâmiî’nin verdiği bilgiye göre Şirvan’a vardığında Seyyid Yahyâ’nın dervişleriyle karşılaşmış, onlara, "Şeyhiniz bana bir günde mevlâmı gösterebilir mi?" diye sorunca şeyhin kıdemli müridlerinden Hacı Hamza Efendi’den şiddetli bir tokat yiyerek yere düşmüştür. Durumu öğrenen Yahyâ-yı Şirvânî onu huzuruna çağırıp, "Dervişler gayretli olur, aldırma" diyerek gönlünü almış ve kendisini dervişliğe kabul etmiştir. Habib o gün şeyhin kendisine, "Git şu pencerenin yanında dur, bu gece rüyanda ne görürsen gel bize anlat" dediğini, bu söz üzerine gidip pencerenin önüne oturduğunu nakleder ve o anda şeyhte fâni olduğunu kastederek, "O geldi biz gittik" der. Habib Karamânî on iki yıl şeyhin hizmetinde bulunduktan sonra ondan hilâfet aldı. Akşemseddin ile (ö. 863/1459) tanışarak sohbetlerinde bulunduğuna göre (Lâmiî, s. 577) 1450-1455 yıllarında Anadolu’ya dönmüş olmalıdır. Bir süre ikamet ettiği Ankara’da Hacı Bayrâm-ı Velî’nin kabrini sık sık ziyaret eden Habib Karamânî bir yere yerleşmeyip hayatını Aydın, Kayseri, Konya ve Karaman gibi şehirlere seyahatlerle geçirdi. Lâmiî Çelebi onunla Konya’da tanıştığını söyler. Kayseri’de Akşemseddin’in halifesi İbrâhim Tennûrî ve Nakşibendî şeyhlerinden Emîr Efendi ile görüştü. Üç defa hacca gitti. Mekke’de Zeynî şeyhlerinden Abdülmutî Efendi ile sohbet etme imkânı buldu. Habib Karamânî, İskilip’te Şeyh Yavsî Efendi’nin kızı ve Ebüssuûd Efendi’nin kız kardeşi Rukiye Hatun ile evlendi. Ancak kayınpederiyle aralarında önemli bir anlaşmazlık çıkınca İskilip’ten ayrılıp Amasya’ya gitti. Şeyh Yavsî ile Habib Karamânî arasındaki anlaşmazlığın "dervişlik kuvvetiyle" halledildiğini söyleyen Lâmiî Çelebi bu anlaşmazlığın sebebi konusunda bilgi vermez. Şeyh Yavsî’nin vakfını evlâdiyelik olarak kurduğunu, Habib Karamânî’nin ise "erbâbiye" olarak kurmasını istemesi yüzünden aralarının açıldığı rivayet edilir. Habib Karamânî İskilip’ten ayrıldıktan sonra gittiği Amasya’da bir zâviye kurarak ibadet ve ilimle meşgul olmaya başladı ve bu şehirde vefat etti. Türbesi Mehmed Paşa İmareti içindedir. Yahyâ-yı Şirvânî’nin beş meşhur halifesinden biri olan Habib Karamânî pîrdaşları Şükrullah, Alâeddin Rûmî, Dede Ömer Rûşenî, Muhammed Bahâeddin Erzincânî ile birlikte bu tarikatın Anadolu’da yayılmasında önemli rolü olan bir sûfîdir. Ancak tarikat daha çok Pîr Muhammed Erzincânî ve halifeleri vasıtasıyla devam etmiştir. Evliya Çelebi’nin, Habib Karamânî’nin türbesinin Çankırı’nın Kurşunlu kasabasının Karacalar köyünde olduğunu söylemesi yanlıştır. |