SESSİZ AĞIT
Artık gitme vakti ey yolcu!
Yükünü sırtlan yola koyul vakit doldu. Dünya denen bu gölgelikte serinlemekteyiz Gönül bahçende inci mercan olmak varken tende biz. Önem verme bu hana sor kendine neyiz... Acele etme doldur heybene pişerek Burası pazar yeri incitme kimseyi bilerek. Heybem boş, ellerim garip diyerek Katık koymadan heybeye ötelere ne götürecek. Uzattıkça sözlerimi kalbim ürperecek. Neden yazmıyorsun diyorlar buna ne gerek. İlim bir noktaydı onu cahiller çoğalttı diyerek, Bu söz benim gönlümü yaktı eriyerek... Öğrendiklerini geçir gözden Boş bilgileri çıkar, faydası olanı al bugünden Kalan derin bilgilerinle amel et nur evinden Eski mollalar kadar kitap okurken Ahir devirde boş durup gezinmekteyken Avare gibi bilinmezliklerde boşluktayken Ne hal dili kalmış bizde ne fıtrat dili özümüze dönerken... Ey canlar içimizde gül yeşermeden Dışımızda gülistan olmasının faydası yok. İnsan azar kendine yettiğini sandığında . Artık duyamaz boğulur kendi çığlığında. Servetin rahatın artıyor sen battığında. İyiye gitmek varken duçar oluyoruz gaflete bulaştığımızda. Herşeyi dört başı mamur yapamayız taktir et sende Lakin üç başı mamur edebiliriz belkide.. Bir adım atalım, bin adımla gelen Rabbimiz var düşün bi hele.. O Rahman, o Rahim, o Gafur, Şunu bilelim, onun yolu kaybolmaz oluruz hep mamur. Ondan ayrılan ve onu ihmal eden olur mağrur. Allahın hiç bir zaman kaybı yoktur. Onunla olmayan gönül çok boştur Zamanın varken talip sen heybeni şimdiden doldur. Dünyaya kanıp sarhoş olma! sen elinden gelen değerlerle hallen. Bilki senin için bu hep umuttur sahiden. |