YAŞA!
Geçmişe gittim Can,
Onlarca zaman geriye... Değişen ne dedim kendi kendime. Sonra kırılganlıklarım geldi aklıma. Pişmanlıklarım! Ahlarım! Şimdi dar bir yol tuttum kendime, Öyle amaçsız. Uykuda varsayıyorum kendimi. Yüreğimin saati ne zaman uyandırır bilemiyorum. Herkes kendine bir yol tutturmuş. Kimisi topraktan bedene manayı ararken, Kimi de mananın içindeki putlarda boğuluyor. Her şey toz toprak içinde. Kimse göremiyor gözlerinin önündeki gerçekleri. Çok yoruldum Can! Nasıl hayretler içindeyim bir bilsen. Susuzluktan çatlayan dudaklara, Bir damla su veren yok. Anlayamıyorum Can, Biz hangi ara böyle acımasız, Amansız olduk. Şimdi soruyorsundur lisanı halin ne diye. Tarifi yok halimin, Bir gün bir şehrin efendisi, Diğer gün o şehrin kül kedisi. Sorma bana! Çiçekleri, Böcekleri, Bahçeleri... Göremiyorum. Şimdiki zaman, bozuk saat kulesi. Yaşayanlar mı? Eğreti... Gamsız. Yaşa mı diyorsun bana? Yaşa! Tabi yaşanacak bir şey kaldıysa! |
Yaşayanlar mı?
Eğreti...
Gamsız.
Buruk, hoş, duygulu, düşündürücü, etkin bir anlatım.
Kutlarım.
Selam ve saygılarımla.