yazgısı türkiyenintanzimat henüz bebekken aydınlanma beşiğinde bir bozgunu anlatıyor başka dilde insanlar yarı sömürge aydınları medhiye düzüyor hürriyete paris kucaklıyor umudu öldürür gibi her şairin poetikasında cinneti böyle demiş üstat profan bulunmuş heykellerle sabahlamak ülkenin sıkıcılığı demir aldırmıyor vatana bohem yaşamak revaçta buhranlı yıllar başlıyor kaçarken sağnağa tutulmak gibi fikirler paris ayaklanırken özgürlüğe başlıyor faşizmle dansı devrimin bölünmüş uykular idealler için kim takar tefrika içinde asriliği intiharın eşiğinde hakikat solgun resimlerde sefalet derken nazım hikmet bir çocuk dokunuyor karanfile yasaklı artık şiir sarsılmaya başlayınca saltanat düzen için ayaklanıyor ordu işkence ve ölümün aynasında meydanlar suskun artık nümayişlere 12 eylül yoksul düşürdü halkı belkide ölümle dansıydı türkiyenin bir karanfil soldu kuytuda dizelere suskun öldü şairler nöbetteydi atilla ilhan kurşunluyordu emperyalizmi otel odasında geçen saatler soruldu necip fazıla biz doğduk yalnızlığın aynasında gördük ekinler harap din bezirganları tutkulu hayatlara kanca takarken 15 temmuz bir umut onlar için ama meydanlar suskunluğa karışan tarih gibi soluklanırken cinneti yığınlar işte bu uçurum sokakların sesi müziğin daveti gibi sevdalar nedim demirbaş |