üç günlük dünya
şu dumanlı dağlar sır oldu bana
mahşer günü yapışırım yakana yusufun gömleği işaret aya bir kişilik sofra hamurda maya bir kar aydınlığı dolmuş bahçene yüzünü görmeden geçmiş kaç sene tulumun sesinde gurbetlik yası leyla ve mecnunun acı dünyası bunlar unutulmuş sarınca zillet sevenle sevmeyen çekiyor illet işte ölüyorum beklerken minnet bu ölüme sebep oluyor cinnet kimin yalnızlığı ölüme duvar sevmiyorsan türkü besleme davar horoz yokuşunda tahpur yolunda gündeşte yalnızlık vebal kolunda zaman sırlarını ifşa ederken savaş başlamadan çıkmalı erken dağların denize sürüldüğü dem akdenizin sıcak kumuysa erdem ne anlatacak çağa bu sessiz isyan mabedin görevi günahta nisyan tek kişilik devlet milyarlarca ses bu sesi gönlünde tutuyor herkes sırrına tanrının olduğu şahit bir soru insana cennetten ahit ne musa ne nemrut sır olmuş alem yalnızca ruhların merakı kalem 18 bin alem bekliyor ışık zengin sofrasında altından kaşık tufan dinmiş suyun çekildiği dem bulunsun cennete yol varsa madem. nedim demirbaş |