HüzünŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yokluğun
Yoksunluğum Suskunluğum... Terkedilmiş şehrin hüzne mahkum kadınıyım... Önce penceremde kuşlar öldü çiçekler soldu bir bir ve parktan gelen çocuk sesleri kesildi... Sonra o cıvıltıların yerini rüzgarda sallanan salıncakların huzursuz gıcırtısı aldı. Parktaki ağaçlar yapraklarını döktü güller soldu, çimler sarardı. Sokak kedileri yok oldu birden bire köpekler tek tek ayrıldı mahalleden araba geçmez oldu evin önünden Ve bilinmez sokak satıcılarına ne olduğu! Bilinmez bu ani eksiliş ve hatta bir yok oluş bu nedendir bilinmez! Virane bir görüntü var penceremde Çimlerin üzerinde unutulmuş oyuncak bebek köşede patlamış bir top kaydırakta asılı kalmış hüzünlü bir hırka telaşla çocuğunu alıp giden annenin unuttuğu kitap, bankta... Terkedilmiş şehrin hüzne bulanmış kadınıyım; Ağacın dalında takılı kalan yolculuğu tamamlanmamış uçurtmayla aynı mahzunlukta pencere önündeki menekşelerle aynı yalnızlıktayım içimiz-dışımız hep hüsran... Yokluğunda ki şehrin, hüzne sarmalanmış yalnızlığa müebbet yemiş kadınıyım... Parktaki kuşlar kediler çocuklar gitmiş. Geride dala takılı kalmış uçurtma unutulmuş bir oyuncak bebek kaydıraktaki hüzünlü hırka kalmış... Ve mahzun menekşelerle umutsuz bir kadın yokluğunla penceredeki yalnızlığında... |
Kaleminize gönlünüze sağlık.