AcıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın şiir değil bu
bu bir iç döküntüsü senden sana savrulma hali bu kendimden vazgeçme ömrümü sana vakfetme! bu derin bir iç çekiş hayatının kıyısına tutulma gönlünün kuytusuna sokulma hali.... şiir değil seninle dertleşme bu... (bugüne kadar yazdığım içimden geçirip de yazamadığım sana savrulurken takıldığı engellerde darmadağın olan binlerce cümle) uzayın boşluğunda savrulan kelimeler hepsi bilirler kimindirler bilirsin ki sende; gözümden akan yaş senindir dilimden dökülen kelimeler senindir kurduğum binlerce cümlenin satır araları senindir gözümü gönlümü ömrümü verdim sana bilirsin! bu deftere iliştirdiğim en uzun notum bu "şiirin hikâyesi" gerçeği aşağıya ilişti yüreğimden akan haliyle düzeltmesiz! hatırlarsın "müsvedde" demiştik yazdıklarıma....
acı çok acı...
içi dışı cam kırıklarıyla dolu insan denen canlının ne çok kapı var geriye dönüp baktığımızda ki kapıların ardında çoğunluk hüzün! (hep alıp başımı gitmelerdeydim oysa hiç bir zaman gidemedim yerim yoktu yurdum yoktu hep ışığın etrafında dönen pervane gibi etrafındaydım efradının arasında kayboldum) ne çok acı var toprağın üstünde ve toprağın altında acısı bile yarım kalmış ne çok insan (alıp başımı gitme isteğim ne zaman gelse başa yönüm ne tarafa olsa yolum hep sana çıkıyor) acı hep acı çok acı "hep aynı yerden mi kırılır insan?" hep aynı yerden mi sınanır! ve hiç mi ç/alışmaz insan acıya alışmak bu kadar kolay mı? yönüm nereye bilmem bu saatten sonra yolum belli ama toprağın altı bekliyor beni yılların biriktirdiği acı ve kırıklıklarla... |