SAVRULMA DOST ELİNDEN(!)
Rüzgârdan sonra çamura batmış yapraklar nasılsa,
Acılar gidince çamurlu ayaklarla gelenler olur size, Şiddet gidince kapsama girenler hep parazit yaşarlar, Dost bulduğunda giden düştüğünde gelen değildir, Dost var da yok da sizinle yürekten paylaşandır, Dostların olmadığı tilkilerin dost göründüğü çağdayız, Tavuk masallarıyla sizi cezbederken tavuklar tükenir, Sayım günü geldiğinde terazinin başında olmak ister, Sorsan terazi nedir diye birlikte paylaşmak diye diretir, Yerken çaktırmadan götüren kalanları paylaşmak ister, Böyle bir yaşamın ne dostu ne düşmanı bellidir, Dost dediklerin derin yüzülürken acılara katlanmayı öğütler, Düşman bildiklerin hiç olmazsa alnının çatından devirir; Hayaller havada uçuşurken bahtına beklemek düşer, Onun bahtı hep açık nalların düşen çivilerini sana layık görmez, O kader arkadaşın olduğunu söyler mangalda kül koymaz, Kadere bak ki o fındık kırarken sana diş kırmak düşer, Bahtı karalım baht kararmaz karalar seni ancak harap eder, Seni virane sananlar bilmez ki o viraneler ne defineler gizler, Akleden dervişe duygular nağmeleşip gökten inse ne yazar, Firari güvercinler su başında gezinirken o çoktan sipere girer, Ne kurtlar türemiş kuzu gibi meleyip kurt olmayı hesap eden, Zindanlar aydınlanırsa o zindanlar bir daha düzen tutmazlar, Niyeti sansar olup kuzu postunda abid gibi diz çökenler, Karanlıkta kurdukları oyunları bizim sahnede oynayamazlar; Sahnemiz çarşaf gibi sakin perdemiz kefen gibi bembeyaz, Bu perde de ancak gerçek hakikati kuranlar sahneye çıkar, Geride kalanlar bugün görünse de semtimizde nereye kadar, Onların alacağı bilet bizim belirlediğimiz yerde geçer, Biletli yolcu gibi davransalar da onlar hep kaçak gezerler, Bu dünyanın nesine güveneceksin dara düşünce gelenler, Yağmur dinince arkasına bakmadan giderler ve sizi görmezler, Ey yol bildiğini sanan yol giden ve aynı yerde olup bilmeyen, Siz yola çıkmadan viranelerden ne defineler gitti siz görmeden, O defineler piyasaya çıkarsa ömrünüz yetmez onlara paha biçilmez, Bir yağmur bekliyorlar üzerindeki son toprakları götürmesi için, O güzellik gelirse hiçbir dikenli çalı yetişmez o toprakta bilesiniz, Bugün varsın ama yarın olacağını nasıl garanti edebilirsin, Mumyalanmış bir kral mezarlığı değil bu viraneler, Her karış toprağında nice fidanların gövermesi için gün sayıyorum, O gün geldiğinde tüm eskimiş çaputları doldurup denize dökeceğim, Beyhude gönlüm ne durup durup içine gömülüp gidersin, Sen kalıcısın ama tilkilerin derilerini pazarda satılırken gördüm, Tilki tavuklar için gelse de kümesin dışında bir yol öğrendim, Niyeti bozuk tilkilerin derisini yüzüp leşini uçurumdan atıyorlar; Kiminin bahtına kurşun kiminin bahtına sürme çekiyorlar, Adamlık kitabında yeri olmayanları işte böyle bedava satıyorlar, Rüzgârdan sonra kalan yapraklar çamurdan çıkamayanlardır, İstikametten gitmemiş olanlar da acıdan sonra yetişenlerdir, Acıdan sonra gelenleri dost bilme dostum yoktur onun dostu, Postun para eder mi diye çuvala koyma derdinde postunu, Acıma acınacak hal gelmeden iyi tanı dostunu düşmanını, Dostun iyi gününde bakmıyorsa yüzüne kötü gününde tükür suratına, Tükür belki ar gelir damarına, Arı olmayanlardan ise dostun halin yaman, Bu yaman ellerde hala akıllanmayacak mı senin bu koca kafan! Erol KEKEÇ/20.07.2021/00.46 |