Şiirin hikayesi
Sene iki bin on iki cüce Davut’un sanat odasından
Eve teşrif edişinin onuncu yılı.. Atlas kürede şehir arar gibi elips haline getirdiğim Büst heykelimin burnu düşünce mısır heykeline döndü Yüzünde üzgün bir ifade sanki ağlıyor Dedim üzülme Karakteristik bir imza atarım iki ucun eşit uzaklığına Cerrah kesilip Ucunada rinoplasti uygularım havan değişir Tebessümle Göz göze geldik Aileden sayılırız .. Burun yüzden düşmez..dedim Sarılırım sana Hazır uykum çekilmişken şiirsiz olurmu ne dersin Aklımda ikibin on ikiye ait anılar canlanmış tadı eski şarap kendini entel sanan kunduz kardeş sınır dışı edilmeden önce cilve gözünden Verandada gak la ma hezeyanlarında Yok sayılma hududunu ihlal eder gibi Yumurta akı geçmemiş boğazı ile Piyanonun iki metrelik la tuşunda... Kendi güzelliğinde Kıyım toprak mevsim deniz tatilden uzak Deniz de ne güzel isim hep maviyi hatırlatacak Farklı bir ruh hali ile yazdığım bu şiir Bir nevi intihal deşifre eder gibiyim bendeki beni Gökyüzü slayt ay hilal görüntü saydam Zaman çıtır.. geçmiyor öyle çabucak Hava orta sıcak toprak hafif kavruk Dal kabuk tarçın biraz hırçın Akrep ve yelkovanın sohbeti her saat başı altmış dakika iki de bir oniki:p Şimdi interval egzersizinde zaman topuğundan almış gücünü İkide bir yarın.. |
Emeğine yüreğine sağlık
______________________________Selamlar