acı ağacı
acı ağacının kaçız çocuğu var şıvga göğsünde
biz de çürümüştük; üstelik çok da üşümüştük hani spesifik bozukluk tenimizde üryan/uyuyan çok fazla olgunlaşmanın verdiği telaşe bu turfanda aşk; üzerimdeki ağrılı fanyalar suyu unutur da beni hatırlar yolun hikâyesi yolcunun sürgünündendir döşümde iki yüzün; kirpiğin ve dudakların kanayan sıradağ gözlerim bilmezsin kırıldıkça kırılırım ben içimde yankılanır pencerede usulca duyulur sesine saklanmış ses; nasıl da kandırır beni kaldırır ayağa büsbütün bakmayın şimdi yaşıma aslında çok yaşlıyım beklemekten, beklemekten... duvarlarda rengi alacalı bulacalı çergeî küf atlıyor sarıdan yavruağzına; dipyeşile küsüp aklımın camları sararmış yüzün arada gidip geliyor -/odama kırmızı bir dua gibi geliyor bana hangi tonuna dokunsam aminleyip dikiyorum ağzımı kırmızı yakışıyor işte bir güle -/güle oynaya geçiyorsun yeniden anıların metrajı ne kadar saydam içimde uzanırken öyle uzun uzun göğe bakarken bir soruyu çözerken hani lise birde matematikte belleğimde böyle kaldın hiç büyümeden kimi sevince kavuşuyor kimi sevince barışıyor hayata içimde uzanırken güllerin yanakları daha çok kızarıyor |