HÜSEYNİN KOKUSU VAR
Bir yaşamın kıyısında durmuşum,
Denize dalanlara bir ıslık üfürmüşüm, Anlaşılmayan dilde çaldığım ıslığım, Kimine ninni kimine ağıt gibi gelmiş, Aldırmadan devam eden ben yoluma dikilmişim, Bak geçiyorum topraklarınızdan ayaklarım yalın, Zeytinleriniz kararmış dalları kuşlar kuşatmış, Küçük bir ağacın dibinde uykuya dalmış, Gözlerini ovuşturarak kalktı yattığı yerden, Beni görünce irkildi ve kendine geldi birden, Adın nedir çiçeğim nereden bildin ben çiçeğim, Topraklarımızda hasret kaldık acaba gelir mi baharım Annem bu hasretle yanıp tutuşurken ben gelmişim, Annem ve babam demiş ki bunun adı olsun çiçeğim, Elbet bir çiçekle güzelleşir bir gün ülkem, Ben o çiçeklerin hazırlık evresi olarak doğmuşum, Tüm çiçeklere öyle bir mesajım var ki söyleyeyim, Bahtını açmayanlar bahtı karardığında yanarım, Ben bu topraklarda tomurcuklanmış bir çiçeğim, İnciri narı zeytini hepsini çok severim, Âmâ topraklar benim hüzünlü aşk hikayem, Bu hikayemin yazılmasını istersen sana vereyim; Bana bak çiçeğim sen beni yedin tükettin, Buraları görmüşken seninle öyle bir hasbihal edeyim, Dedeleriniz bizi çok iyi bilirler her yere Güneş gibi girerim, Güneşe engel olanları layık olduğu yere hemen çivilerim, Adaletin gelmesi için varım yoğum hepsini feda ederim, Çiçekler ekmek için geldim ve tüm çiçekleri severim, Ömürlerine ömür katmak için vakitsiz açmalarını geciktiririm; Kanla sulanmış topraklarda çiçeklerin kokusunu bir başka içime çekerim, Kırmızı güller yetiştirmek en büyük hayallerim, Ey bahtı karalı çocuk ıssız dağ başında ne işin var derim, Bu toprakları yaktılar ölüler dışarı diriler aşağı indiler, Kumsalları kana boyadılar kumları Kerbela’ya savurdular, Hüseynin kokusu var acaba Zeynep mi gelen, Bak sevdiğim küçük tomurcuk çiçeğim, Sen beni dinle ve gelecek çiçeklere öyle haykır, Zalimlerin fermanı bitmeyecek çiçekler saksı görmeyecek, Bülbüller kafese girince güllere hasret gidecek, Herkesi doğasının dışında yaşama mahkum edecekler, Bir Ahmet Yasin vardı dili ile koca dünyayı yerinden etti, Korkularından onun dilini kesmek için dünyayı ateşe verdiler, O ateşler içinden daha sonra senin gibi çiçekler yetişti, Bak çiçeğim bu dünyanın hali hep böyle gitmez bunu bilin, Yarınları omuzlamak için bugünden daha ileri gidin, Dualarla uyuyanlar değil dualarla dirilenler gelsin, Duanız olmasa siz ne işe yararsınız onun için haydi dirilelim; Uyanıp etrafımızda kimseyi aramadan hemen kendimize gelelim, Yoksa bizi kaynatıp dev diye sonrakilere suyumuzu içireceklerini bilelim, Uyan çiçeğim bak bahar geliyor baharda uyanmaz mı tüm benliğim, Ağıtlar yakmaktan yandım yanacak yerim kalmadı nasıl söyleyim, Taarruza gelmeden boşu boşuna demeyelim Allah Kerim, Biz öyle demezsek O kerim olmayacak mı Ey benim narin yalnız çiçeğim, Bak analar ağıtlı çocuklar heyecanlı çiçekleri kurutmayalım, Akdeniz öyle bir deniz ki yer herkesi ama o kurutmaz çiçekleri, Denizin mavi engin sularında yüzerken yüreğimden bir damar çekildi, O damardan kanlar boşaldı hem de sıcak sımsıcak kelimeler çoğalıp geldi, Sen sakin ben pişman nasıl anlaşırız kelimeler aramızı acaba bulabilecek mi; Geceleri uykusuz kaldım sokaklarda senin için bağırarak sarhoş gezdim, Naralar yankılanırken üstünüze yağan bombaları merakla izledim, Kamuoyu oluşturalım derken kamyonu o götürdü senin için dua ettim, Duanız olmasa rabbim seni ne yapsın ayetini içime öyle bir sindirdim, İnsana ancak emeği var buyruğunu bildiğim için sizlerle olacak bu devrim, Devrimler olmadan çiçeklerle çıkacağız insanları diriltmek için, Sen öyle toprakların çiçeğisin ki adına naatlar yazılır suya hasret gidersin, Suya hasret kalanlara nasıl yardımcı olayım bunu bana söyler misin! Kim ne kadar su taşıdı diye sakiler kanal derdinde iken, Susuz toprakta kırmızı gül ve sen yoksa su mu taşıyorsunuz bize demeden, Bir anda çiçeklendi topraklarınız her yan kırmızı beyaz sularınız nerden! Bu çiçekler bu coğrafyayı kuşatacak buna inanalım önce ben sonra sen, Ey Çiçeğim deme kader bak etrafı kokuya boyadı senin kader, Yalnız olsan da içinde varsa bir cevher Yaradan seni Aleme sultan eder! Erol KEKEÇ/16.05.2021/12.54 |