ALA-YI ARŞIM
Başkaları gördükleri gibi yazar
Ben, sustuğum gibi yazıyorum ALÂ-YI ARŞIM Uykusuz gecelerimin Kuytu köşelerinde Sessizliğime dokunacak Bir el arar gibiyim Dindirmiyor susuzluğumu Asırlardır akan çeşmeleri, bu şehrin Oysa Bir damlası yeterdi terinin Unuturdum, omzunda uykusuzluğumu En onmaz yaralara razıydım Had bilmez aşk acılarının yerine Harman edip mevsimleri Baharı koyup gülüşlerine Taşımak ister gibi geleceği Beşinci mevsime Had bilmez aşk acılarıyla Günüme asılıp kalır gece Rüyaları betimsiz Kâbusları bitimsiz olur Oluk oluk yüreğim kanar Sızısını çeken bilir de Çekeni/çektiren bilmez Hangi yazın sıcağı terletir yâr’i Damlasını gerdanına değdirmez İçim yanar İçim kanar Oyy oyy Nasıl bir girdaptır içine düştüğüm Gözleri kadar derin Saçları gibi dalgalı Ben kayboldukça bulurum kendimi Gemiler denizlere sevdalı Sen bir deniz Ben dümensiz bir gemi Derler ki, gemi batınca Acımaz denizin canı Ve görmez, kaybolup gideni Oysa ne serindir sahillerin Sevda türküleri söylenir Ben gidabından kurtulamam Keşke sürüklenip kıyılarına Gömülsem kumsalına O zaman belki, ruhum dinlenir Ah acılarımın tadı Sonu gelmez bir bekleyişin Kahrına yanmıyorum ama Sabrına yanıyorum Bir katre su Bir bukle gülüş Bitirip kâbusları Rüyalarıma renk verir Taş kesilmiş yüreğim O an avuçlarına erir Eyyy kayıp türkülerin, unutulmuş ozanları Alın, sazınızın teline dolansın yalvarışım Yankılansın vadi vadi Nerden bilirdim ki Asırlar önce kaybedilmiş, savaşım Ve bir vefasızın yüreğiymiş Alâ-yı arşım İbrahim ÖNÜÇ |