1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
404
Okunma
Başkaları gördükleri gibi yazar
Ben, sustuğum gibi yazıyorum
ALÂ-YI ARŞIM
Uykusuz gecelerimin
Kuytu köşelerinde
Sessizliğime dokunacak
Bir el arar gibiyim
Dindirmiyor susuzluğumu
Asırlardır akan çeşmeleri, bu şehrin
Oysa
Bir damlası yeterdi terinin
Unuturdum, omzunda uykusuzluğumu
En onmaz yaralara razıydım
Had bilmez aşk acılarının yerine
Harman edip mevsimleri
Baharı koyup gülüşlerine
Taşımak ister gibi geleceği
Beşinci mevsime
Had bilmez aşk acılarıyla
Günüme asılıp kalır gece
Rüyaları betimsiz
Kâbusları bitimsiz olur
Oluk oluk yüreğim kanar
Sızısını çeken bilir de
Çekeni/çektiren bilmez
Hangi yazın sıcağı terletir yâr’i
Damlasını gerdanına değdirmez
İçim yanar
İçim kanar
Oyy oyy
Nasıl bir girdaptır içine düştüğüm
Gözleri kadar derin
Saçları gibi dalgalı
Ben kayboldukça bulurum kendimi
Gemiler denizlere sevdalı
Sen bir deniz
Ben dümensiz bir gemi
Derler ki, gemi batınca
Acımaz denizin canı
Ve görmez, kaybolup gideni
Oysa ne serindir sahillerin
Sevda türküleri söylenir
Ben gidabından kurtulamam
Keşke sürüklenip kıyılarına
Gömülsem kumsalına
O zaman belki, ruhum dinlenir
Ah acılarımın tadı
Sonu gelmez bir bekleyişin
Kahrına yanmıyorum ama
Sabrına yanıyorum
Bir katre su
Bir bukle gülüş
Bitirip kâbusları
Rüyalarıma renk verir
Taş kesilmiş yüreğim
O an avuçlarına erir
Eyyy kayıp türkülerin, unutulmuş ozanları
Alın, sazınızın teline dolansın yalvarışım
Yankılansın vadi vadi
Nerden bilirdim ki
Asırlar önce kaybedilmiş, savaşım
Ve bir vefasızın yüreğiymiş
Alâ-yı arşım
İbrahim ÖNÜÇ
5.0
100% (3)