İNSAN OLMAK (8)
Ne baharda açılan çiçek,
ne olgunlaşan meyva yazda, ne sararan yaprak sonbaharda, nede kışın herşeyi aklayan kar seni affedecek. Görmemek içinse bir çift gözün, yada ağzın-dilin söylemezse gerçek sözün, işlevi “Küpe-gözlük takmak” ise şu yanlarda taşıdığın iki kulak, kokusunu da almayacaksa hırsızın-haksızın herşeye soktuğun meraklı burnun, nasıl gerçeği-yalandan ayırt edecek beş duyun kardeş?(*) Kurtuluş planları yapıyorsa hâlâ, beynini içinde koruduğun kafa; Kimi kurtaracak kendinimi, yoksa vatanı, yada kalbinde yatanı? Aşk-aş-uğraş gırtlağında düğüm, zaman kısa yaklaşıyor ölüm, aile-geçim derdi boynunda boyunduruk, ellerin kelepçeli adı “Sorumluluk”, din-vatan prangasıyla bağlıysa ayakların... Tutsak olduğunu kendinden bile sakladın. İnsansan, yani eşit olarak dünyaya gelmiş, düşünerek var olan: Hele bir dur, düşün “Doğaya, medeniyete, insanlığa” ne verdin, yoksa yalnızca kendini kurtarmaya mı geldin? Senden bir parça bu çaldığın, ezdiğin, yok ettiğin... Ne yazık ki; Sömürende, sömürülende sensin canım kardeşim. (*) 5 duyu organımız ve bunların bize ilettiği 5 duyumuz vardır; Görmek, duymak, tadmak, hissetmet ve koklamak gibi Alman’lar ise bu 5 duyuyu "Yakın Duyularımız " olarak betimler ve bunlara 2 duyu daha ilave eder; Empati ve sensorik iletişim(=Sensorische integration). 5 duyu yakın temaslıdır ve kendine özel bir organı vardır. Uzak temaslı olan diğer ikisi ise 5 yakın duyumuzun mükemmelleşmesini sağlar. Duyarlı antenlerimizle; Düşünerek yada hissederek kazandığımız empati ve Kişilik Olgusu’nda(=Sensorik integrasyon, "Zaman" ve "Çevre" önemli bir rol oynar. Yani Dışımızdaki Sosyal Çevre, (bize yakın) Kişiler, Kültür, Medeniyet, Bilim, Doğa ve Eğitim... |