Dildârzamanın sularına karışır yalnızlığım sessizliğimi duyarsan eğer anlıyorsan beni eski bir fotoğraf kadar anlam/sızım düşünce ipliğine dolanmış malt acılar kelebeklerin sırtında mevlevi aşka uçuyor sen yine es geç rüzgârla beni sövezle aşkı bir ağacın gölgesinde düşlerim sancılı ıslak hüzün biriktiriyor hasarlı kalbimin yamalı cebine kaç düş, kaç iklim astım dar ağacına tam nergis çiçeklerini öperken güneşi eylülün kamış alfabesiyle yolum uzuyor günlüklerimin karla karışık yalnızlığına derdemli sancısıyla kasılıp ölür seyrine kalbim yürüyorum tökezleye, tökezleye kaldırımlar ayak izime yorgun düşüyor toprak nasıl sarsın tenimi bilmem ruhumun kenti müzikal ölüleri gibi asılıyor kirpiğimin çarmıhına dinlediğim hüzani şarkılar tarifsiz özlemin yıkılması içimin sokaklarına kırılmış gönül kapım hava soğuk üşüyorum yitirilmiş ruhum sahipsizliğine rengini yitirmiş aşk seyranına bir mum yansıması vurur duvarına soğuk coğrafyam sevgilinin suretine yüreğimin iltica değirmenlerinde öğütülmüş suyuna acı bandırıyorum ekmek gibi yasak satır aralarında sıkışmış kalbim bir kitabın arasında kaybolmuş sözcüklerimin sirayeti şehirler arası araf külyatıyım sayki kısık ateşte pişiriliyor kalbim durdurun zamanı çocukluğuna gidecek var Gizem |
Teşekkürler...