128 ve diğerleriŞiirin hikayesini görmek için tıklayın üç gün öncesi yazmaya çalıştım bu -128- suç atılı şiiri// kadim bir methiyenin ahşap merdivenlerini pervasızca çıkıyordu tümceler Sedef yüze duyduğum hayranlığı heba etti yılların suali- ’siz sabır taşımısınız ?’ diyordu ! sıvı yağ-nur birikintili sunumcu ve gönlümün kırılan aynasında çoğaldı gözü bantlı suretler kurguların ince ipliğine sarıyordum yaşanmışı şaşmaz/ okur-yazar olgusunda filizlenir idealler yalınlığı ki..1915 doğumludur..yalandan ölmüş babam zorba bir serüvendir fırka-i iktidarla iltisak belki 50 yaş üzeri anlardı ekmek karneli zamanları vakitleri tarafsız g’özün empatisi haki renkli dehlizlerde saklanırdı hazrol’süz kabulü imkansızdı kırmızı kitap tanımlı dualiteye uyumsuz muktedir siyasası jilet ağzı çarkları öğütürken insanlığı göbels’in sızlayacak kemiği toz olup delmişti toprağını irice olsun diyordu -tekrarla-söyleyeceğin yalanları Türkiye idi burası sürülmüştü zihinlerin tarlası bir boğaziçi lgbte’-si bemolden-ödü kopmuş amiral bildirisi montrö bahanesi bir de omzu kalabalık bulunmuş sarıklısı korkmadan her yana as dedi ! dar’becili pankartları kinle büyüt isyanını ve karşıtlığın inancıyla kucakla ! militer umutları... // darbe kokan iklimlere nefretimle sebil ve hibe köklerini bilmiyorum ancak heba olan yıllara şerhim var yazdığım şiir ; tüm duygusuyla maddi gerçekliğin ürünüydü adı ise -Kırmızı Tramvay- yoksulluk; ahşap kapı önünde tebessümkâr zamanlara sarınıp hınçsız bir kadercilik oynardı çocukluğumla üç kardeşlikti yer yatağı her kuşluk vakti baş ucumdan ağır ağır geçen tramvayı yakalayamazdım akşam ezanı okunmadan çağırırdı babam gün batımlı o kırmızı tramvay çiğnerdi müezzinin sesini babam görmesin diye baş önde minik minik gülerdim içime anlamazdı babam ! bende anlamazdım ’en masum ve sahici gülüşlerin sahibi çocuklardır’ sözüne büyümüştüm kapımız kırılırcasına vurulduğunda,korkuyla ağlamıştım,neden ağladığımı bilmeden babam götürülürken fena fikirler bulunmuş ilçede derdest edilmiş delegeler babam da devlet karşıtıymış öyle buyurmuş efendiler depremi ilk hissedendi çocuk gülüşündeki melekler bilinç altında doktorsuz uyudu pedagojik kederler yarım asır uzun du 50 yılda kapandı ? defter hayır hayır ! sayfalara zorla sığdırılmış zabıtlar mapustaymış bir bir tutuklanmış sanıklar cabasıymış işkencenin psikolojik olanı ve sürgünü hatırlamıyormuş kimse ne dünü ne bu günü tekerrüre isyanla uyandı çocukluğumun yanık gülüşü çünkü; babamı da 27 mayıs öldürmüştü ağırlaştı adımlarım mazi düşüne dönerken ahşap kapının önünde buldum çocukluğumu ağlarken susturdum önce tuttum yüreğinden modern zamanın kalabalık ve şehirliydi fikirler,lüks vapurlar hızlı trenler ama.. kırmızı tramvayım yoktu aralarında... istemeden ipek ipek işlediğim cürümlerin hesabı sorulsun ! yüzüme vurulsun nazlı kabahatim tanrı kement yapsın yalanlarımı yemin ile uzayacağım ilmeğine boynumdan boncuk boncuk inen gerçekliğimle sosyal bir mevzubahislik tiviti yakmıştı beynimi yalnızlığın linçinde öğrendim sorunsalımı meğer hayatın mutasyonuymuş kader tedavi ihtiyaçlı tümcelere tüylerini serpiyormuş kem diller inanmaya iman etmişti kimliksiz ruhları ayaklandılar ! köşe bucak slogandı yazgılar izinsiz 128 karaktere düştü benliğim kayıptı kentin katran karası meydanı t’uzak sokaklarda bir ’ben’ yürüyordu bana rağmen iftira yükü bıraktığım pankartı açtılar beş parasız servetlerin nezdinde uğruna bir kez daha öldüler yüceli yalanların sonra ! linçlere meydan okudu bir türkü ağır ağır değer’sizleşti sövgülerin sanatı nakaratları saz çaldı istem’sizce ve bekçisiz mez’arlığın gönlünce// ağlıyordu tizden notaları yüreğimin lâkin intihara faydası yoktu özeleştirimin... |