tefekküre dalarsınkısa manevralar yapıyor üzerimde duran insan ağırlığı bir köprüden atıyorum ruhumu firuze gemilere rastlıyor güneşe inat umursamazca üşüyorum parmaklarım havalanıyor dilimin sütunları arasından kaçışıyor yıldız gözlü atlara binmiş cesetler bumerang misali tekrar ve tekrar başka ülkelerde buluyorum kendimi kiminin cüretini almışım kiminin pasifliğini.. acı özlemin dillere pelesenk olmuş ninnisi çalınıyor dudaklarımdan korkaklığım sabit deliliğim arenaya çıkmış gladyatör.. buruşuk çarşaf içim ellerimle sallıyorum düşüncelerimin beşiğini düşler görüyorum gözlerimde ki trafik lambalarına aldırış etmeyenler itekleye itekleye düşüyor burun ucuma soğuk taşların üzerine serpilmiş hafızamın boş sıraları leşçil can sıkıntısı yapıştı sakallarıma böyle bir enkaza dönüşmek için geceleri kaç yıldırım yemek gerekir?!.. katliam panoramasında tefekküre dalarsın ten ilgisiz ego sıçrar sıçan deliğinden kanadıkça soyulursun bir kahin oturur boğazına öldürdüklerinin sözcülüğünü üstlenir acılarımın çalkantısı yutuyor masalsız geçmişimi... |