Şiir, kuyu ve lacivert ceket
Bir kitabın orta sayfasında geçen kuyuya düş-üyorum, Yusuf gibi.
Sana söyleyemediğim şeyler var Ben de ceviz bir çeyiz sandığı ile konuşuyorum, evde kalmış orgazım çığlıkları adına. Bir depremin uğultusunda dinliyorum kalbimi, O vakit sabrı taşmış kuşlar intihar ediyor şiirde. Üstelik ajanslara da düşmüyor. Hüznüm, bencil bir suskunluk giyiyor, bana aldığın ceketin altına. Çok yakışıyor, vergiden düşüyorum. Borsada nazlanan aşklar adına. Ağzından kaçan kelimeleri evlat ediniyorum, büyümüyor hiç biri. Bir rivayete göre çoktan unutmuşum her şeyi, Sen nasıl güldüysen öyle kalmış aklımda Hatta Bıraktığın yerden Allah’a inanıyorum. Sahi Günde kaç vakit sevecektim seni sevgili. bir harfin Kasrında Şirin gibi oturuyorum, mecazda işçilik, sana bir dürüm şiir için...üstelik sigortasız. Derinlik; yetimhanede annesini özleyen bir çocuğun ranzasından düşürerek öldürüyor beni, yavaş yavaş. Üstelik bilinçsiz |