Rüzgâra AğıtTaş ve insan soluyan Sularını geçtik bir kıyının Eteğinde rüzgara dokunan ahlatlar Günbatımına kızıl gülerken Şimdi özlediğim gibi/tütüne sarılı Aykırı cümlelerim var Adamı duman eden Gözü kapalı avluların Şahit olduğu nefesim Toprağa inat /dem tutmuş kireç gibi Uyurken yüzünde Lo taşı gibi ömrüm/ömrüne Çatlak bir yağmur kadar yakındı Ve sevda bir kaç bakır tasları Kerpiçten akıtacak kadar bahardı. Geride Tozlu aynaların fakir suretine dönen dilim Bilindik cümleleri yaralayan Sessizlikten başka Ellerin gibi yorgun Bir mahzen uykusunda. Eksilir cümleleri Boyu büyüdükçe bir ağacın Kökünden Toprak üstüne dalları kadar Kaç zemheri eskittiğinden Haberi-n yok Gümüşe bulanan ağıtların Mızrapsız sesinden Tavanları dökülmüş Bir ardıç hikayesi arar gözüm Kal/bin den önce Isli ve bir o kadar kirli Kalabalık taşlar sırtımızda Direndikçe gelir geçer kuşlar kirpiklerinden gözüme Bir sessizlik bu kadar mı böler Dört yanı açık kapıların sözünden Sonra gülüşün gelir aklıma Çamaşır gibi serili yüzünde Gün doğmadan bir hayat gibi Kururdun derimde |
şiirliğinden çok
rep bir şarkıya gider mi acaba dedim,
şiir güzel olsa da, şarkıda neylerliğini bilmediğimden.
eyvallah.