ÖKSÜZ EBABİLsayfalara sığmadı bir yangın ihtimaliyle hazırdım yakmaya sözcüklerimi ihtimal ki yaşıyorken bir tesadüfün körpe dokunuşuydu seyrek dokunmuş hüzün yanlışla sınanmış doğrularda bir ıssız yokluktu tarihimiz ben eski masallardan bir kuyu kuyusunda suyu küskün bir yusuftum sırtımda kanı yorgun hançerlerle bir yazgı yazarak eskittim kuş çığlığı sancılarımı dokunduğum ne varsa güz sayıklıyor sessizce bir kum tanesiyim biliyorum bir ben fazlayım bu heyelan sessizliğinde zaman ağırca düşüyor sarkacından bir hiç kimseyim kendimin içinde kabuğu çatlamış bu dünya cinnet rengi kanıyor suskun intiharlarda dolmayan boşluklara konuşuyor dilim ah! uykulara düğümlenmiş eşkıya sorular çıplak ayaklı bir avludur yeryüzü anlatamam, yanar nefesim. telaşlı bir kırlangıçtır gökyüzü yalnızlığın gergefinde yağmurları sayıklar elinde hüznün en taze hasadıyla mevsimsiz cemrelere düşer babam öfkesini demlediği bu hayat firari bir rüzgar olur alnının ovasında solarken gölgem kar ayazında uçamaz, yorgundur sevdamın öksüz ebabili hep yaralı bir kuş sesiydi boşluk tavan arası yalnızlıklarla kol kola terk edilen şehir uzak bir menzildi seni sevmenin köz yangını kül tadıydı içtiğimiz gül rengi şarap yorgun denizlerin yalnız mavisiyle yanıyorduk nasılsa yüreğimiz aşk cenklerinden arta kalmış isimsiz bir sokak ölüsüydü. Latif Köybaş |
Çok ama çok şiir bunlar...