Yorgun bir akşamüstü geldim eve
Yorgun bir akşamüstü geldim eve.
İçimde hep o büyümek bilmeyen gece yarısı çocukluğu. Bizi en çok gece yarısı çocukları anlar. Sığınağı bir battaniye olan. Oyuncağı kırıldığı için değil, Allah’a küstüğü için ağlayan çocuklar. Yorgun bir akşamüstü geldim eve. İçim de yine o mağdur göğsü keselenmemiş çocuk. Ve hırpalıyor göğü kuş sesleri. Yorulmakta bir yazı. Güzel bir kız kırmış kapıları. Yorgun akşamları bir şiire yeltenecek kadar inatçıdır aşk şimdi. Tel örgüler ile örüyor saçlarını kız. Sevdiğim kızdır o benim. Hem şairdir. Bir ucunda memleketin şiir yazar incinmiş dizi yaralanmış çocuklara. Yorgun bir akşamüstü geldim eve. Bir ezan okunuyor, niçin? Durduruyor müziği inancım. Beni çağırdığı hâlde gitmediğim. İşime son vermeyen bir patron. Kimi miz biz? Kötülük ocağında birer madenci. Nankörlük Limited şirketinde sendikalı birer işçi mi? Kitap okuma alışkanlığımız oldu da ne oldu? Bir kitabı hiç okuduk mu? Şeytan ayetlerine oldukça aşina kulaklarımız. Çocukların tahiyyatı ezbere vermesi kadar zor değil şimdi hayat. Parayla alındı çünkü. Ölümün hala çaresi bulunamadı oysa. Ölmek acıklı bir şarkıdır şimdi. Yorgun bir akşamüstü geldim eve. Bir kuş sürüsü kadar yorgun. Toparladı ablam beni yerden. Bahçemde hayallerimi budayan bir bahçıvan. Niçin tutunduğum dalları kemiriyor kurtlar? Ellerim birer tuğla. Kırıldı. Yıkıldı üzerime sırtımı verdiğim duvarlar. Hüzünlü bir çocuğun gözyaşlarında dokunaklıydı ekmek. Ellerim kirli bir şekilde eve döndüm. Bugün bir kız çocuğunu ve oğlan çocuğunu güldürdüm. Eve döndüm kendimi öldürdüm. Ömer Altıntaş |