Kavruk’Şahit olsun ki gözlerimin ışığı.. köz ateşi zorluyor.. ’’ simsiyah bir sessizlik tam unuttuk derken karşımıza çıkan tozlu bir yüz.. fedekarlıktan yoksun umudu yitik bir bakış.. kaderinden razı olmayan çula sarılı mor damgalı bir seyyah.. .. şimdi her güne uluyan bir ayın haykırmasına şahitlik eden bu yüzüm sana nasıl baksın uzaklardan bakan gülüşler sahte mendillerde bohçalanmış divane olan semazenler topraklara küskün.. gitmişlikler var bu dergahda sustalı ayrılıklar vurdu bizi bir avuç kül için bizi hiçliğimizle raks ettirenler asılsız vedaya şahit.. razıyım..... hasretin müebbet giymiş kayıp.. sen.. ben.. kırılganlıklar hep karaninin heybesinde tüm iklimlere dağıtılmış.. beyaz kelebekler ışığa yüz kesmiş.. inancı paramparça olmuş cesetler yağıyor semadan.. aynı durulmayan sen.. aynı kanmayan ben... bir yara ki örümceklerin sırtında nakış nakış işliyordu duvarları asa kırık, mezar aralıklarından gelen sesler yitik... sen.. ben.. yemen’den esen rüzgar kavruk ılık... bilmez ki bir adım daha atsa yüreğimi saran yokluğunu artık bilen çölü kaplayan sidret’ül muntehâ şahit olacak.. .. ’’ay geceye küsmüş...bizim yüreğimize çöken bunca acıyı usul usul diriltecekler’’ Belma. |