TİYATRO ŞİİRKAYELERİ (2)
BİRİNCİ PERDE
Birinci Bölüm Işıklar söndü, aydınlanan kapalı perde önünde kocaman heybetiyle; Boynundan öbür omuzunun koltuk altında dek uzanan azık heybesiyle bir adam ön çıkıntıda göründü. Bir elinde koyun postu. öbüründe usuldan; “Dan-dan” diye çınlayan madeni bir çıngırak tutuyordu. Herkes sustu; O kaskatı-soğuk ve donuk bir sesle; “Buluntu yada uydurma değil oyunumuzun konusu.!” Dedi ve diğer kolunda asılı çoban postunu -ki keçeden yapılmış bir kepenekdi bu- omuzlarına geçirdi; “Doğu Anadolu bölgesinde yaşanmış bir gerçek!” Dedi, beresini giydi ve dirseğinden kırdığı ön kolunu, yere doğru döndürerek çıngırağı tuttuğu yumruğunu kol saati gösterircesine usulca seyircilere doğru salladı. Böylece çıngırak 3 kez daha çınlattı “Aslında...” Açıklamasıyla, gerisindeki perdeyi gösterdi; “Dekorumuz da otlak-çayır-yayla ve oyuncularımız ise koyun!” Durdu, aynı elinin işaret parmağıyla göğsündeki iman tahtasına vurdu; “Akıllı birde çobanı var bunun.” Diyerek kendini övdü; -bu espriye kendisi bile güldü- “Sadık Köpeğim ile koruruz bu sürü...” Son harf “ü” yü kasten uzatarak; “...yüüüü.” Diye sündürdükten sonra dil ucuyla yakalayarak itti bıyık altına. İnp-çıkıp dalgalanan bir uğultu boğuldu böylece ses borusunda. Boynuna çapraz asılı aş heybesinde yatan kavalını çıkarıp alırken eline, gırtlağında mmm’layan, -onun için tanıdık olan- nameyi çalmaya başlamadan önce “Azra Bacı Ağıtı.” Diye musiğin ismini ele verdi seyircilere ve okşadı saçını, -tabiki kendininkini- kavalına gırtlağında takılı ağıtı üfledikten sonra, parmak uçlarıyla tıkaya-kaya başladı çalmaya. Birden-bire yabani ot sökercesine kavalı hızla dudakları arsından hiddetle çekip-çıkardı. Azra Bacı’nın ağa babasına vede muhtar agasına küfredercesine; “ Birde hain kurtla, canavar tilki iklisi var!” dedi ve anlatmaya devam etti; “Bu ağa baba ve muhtar aga Çığırtkan çoban Kısa bir süre kavalını çaldı, çökük omuzları arasında bükük duran boynunu kaldırdı yukarı. böylece dudakları arasından kurtulan kavalı soktu heybesine, oradan çıngırağı aldı yine eline ve çınlattı. Elinde hâlâ korkudan titriyordu çıngırak, yarım daire yerinde çark yaparak döndü seyircilere doğru; “Ben yeterince tanıttım kendim sizlere! Peki ama siz kimsiniz?” Sorusunu sordu. Salonda çıt yoktu, herkes dut-yemiş-bülbül gibi sessiz; “Siz, siz, siz...” diye seçe-seke işaret parmağının ucuyla gösterdi birkaç seyirciyi; “Buraya niçin geldiniz?” ”Oyun seyretmeye” dedi biri. Çığırtkan çoban ansızın durduğu yerde duyduğu sese doğru döndü ve orada sırıtan tanıdık yüz gördü. Tabiki bu kişi seyirci kılığına girmiş oyunculardan biriydi. Sesin sahibini bulamamışcasına onu salonda aradı; “Güzeeeel, ya siz?” Diye aynı kişide karar kıldı; ”Azra Bacı Hikayesi’ni dinlemeye!” Cevabını aldı. “İyiiiii.” Methiyesiyle övdü onu, çöktü tek dizi üstüne, diğer dizinede dirseğini dayadı ve aynı eliyle; “ Ya Sen?” Yine aynı oyuncuyu gösteriyordu işaret parmağı; “Sakız çiğneyen...” “Ben?” Sorusununu soran adam şaşkınlıktan ayağa kalktı; “Bilmem.” Cevabıyla seyircilere baktı, ağzındaki sakızı tükürdü avcuna ve gülümseyerek oturdu yerine; “Pekala.” Diye yerinden doğrulan çığırtkan çoban, hiçbirşey olmamış gibi yeniden süzdükten sonra tüm seyircileri; “Perdeeeee!” diye bağırdı, döndü gerisin-geri ve sahneye daldı. Açılan aralıktan karanlıkta duyuldu “Dannn” 1.inci Perde İkinci Bölüm; ESRA BACI’NIN HİKAYESİ Dekor; Kalın ağaçlarla basık şekilde ortadan ikiye bölünmüş sahne. Oyuncular; Çit ardında me’leyen canlı koyunlar ve önünde bağdaş kurmuş oturan, çığırtkan çoban, kavalına, gırtlağında takılı ağıtı üfledikten sonra; "Azra bacı ve Hati arasında..." Durdu ve derince soludu, aynı sözleri -yukarıdaki metinde arayın bre!- bu sefer yine ama yüksek sesle; “...aşılamayan Ya kadar tekrarladı, heybesinden kavalını aldı ve biraz evvelki nameyi tekrar çaldı. Usulca dudakları arasından çektikten sonra Azra Bacı’nın ağa babasına ve muhtar agasına “ Birde şu hain kurtla, o canavar tilki iklisi!” Diye küfretti. Yerinden kalkıp sahne önüne gelen çoban; omuzlarında hâlâ duran börekesini çıkardı ve seyircilere; “Adım...” Dedi ve durdu. Böylece seyircilerin ilgisini arttırmak istiyordu; “Çobanoğlu hati...” Sözünün devamını ama getirmedi. Perde kenarına dayalı, ucu kanca gibi eğri uzun çoban değneğini -Çekme denir, koyunun ard ayağını kanırtıp-köstekletmek içindir- alarak seyircilere döndü; “ ...değil!” Dedi ve güldü; “ Sen?” sorusuyla yaklaştı seyircilere, İki kere; “Evet... Sen...” Diyerek yere vuruldu değnek; “ Sakız çiğneyen!” Değneğin ucu gösteriyordu yine aynı adamı. Ayağa kalktı oyuncu başını çevirip seyircilere baktı ağzındaki sakızı avcuna tükürdü; “Benim adım Çobanoğlu Hati.” Dedi ve sahneye doğru yürüdü. İlkin Çığırtkan alkışladı, -sonrada belki seyircilerden gelen alkışlar- İki dost sahne ortasında kucaklaştılar. Baston ve börekesini alan ve çiti gizleyen ön perdeyi çekip kapatan Hati elindekileri yere bıraktı, Çitin çnüne bağdaş kurdu, heybesinden ciltli kalın bir kitap çıkarttı, börekesini rahle yapıp üstüne koydu ve Kuran’ından sallanarak sessizce bir sure okudu. -İkinci bölümün sonu- Üçüncü bölümde; Yine açık perde kenarında duran çığırtkan çoban derin bir iç çektikten sonra söze başladı; „Anlattılar bana da(*) Dedi ve bu cümle süresince sahneden indi. Salon yan duvarına sırtını dayamıştı şimdi, kollarını göğsü önünde çapraz kavuşturdu ve devam etti hikayesine; „Aşiret Ağası olan bu adamın Anlatı süresince sahneye gelen oyuncular hikayeyi sözlü yada görsel bir şekilde canlandırırlar; „…Ama birgün, -Perde arkası yakınma ve ağlama sesleri- „Vefat!“ Kişiler yerde oturan ve sallanarak kuran okuyan Hati’nin yanından konuşarak geçerler ve köşede aakta duran cenaze sahiplerine başsağlığı dilerler „Mevlüt biter, herkes gider, BİRİNCİ PERDENİN SONU (*) Yana yatık/italik dizeler ÇOBANOĞLU HATİ (6) şiirinden aynen alınmıştır. Azra Bacı ve benim askerlik arkadaşım Hati’yi daha yakından tanımak isterseniz, lütfen benim 7 Adet ÇOBANOĞLU HATİ şiirlerim ile, İkinci perdede seyredeceğiniz “ÇOBANOĞLU HATİ ORATORYASI nı Lütfen okuyunuz. Üçüncü perde olacak-olan “AZRA BACI’YA MEKTUPLAR” hatırımda ama, nedense yazmaya bir türlü cesaret edemiyorum. |
ben bu kadar uzun bir şiiri ki "sizde zaten tiyatro şiirkayeleri" demişsiniz okuyamıyoryum.
denedim emin olun ama şiir değil bir oyun metni yazılan
tebrikler kurgu kolay değil siz başarmışsınız.