Gencay & Bkaraer
BİRİNCİ BÖLÜM: GENCAY AKPINAR
Hayat diye bir şeyden söz ettiler geçen gün Benim bilmediğim, yaşamadığım bir hayattan. Hâyal diye bir şeyden bahsettiler evvelki gün Benim daha önce görmediğim bir hâyalden. O hayat ki, dünya da birileri için varmış yalnızca Onlar yaşarmış bahsedilen o hayatı doya doya Biz işçilerin bildiği hayat, öyle pek sevimli değil Biz işçiler , onların hayatını ayakta tutan ölüleriz. Onların gözünde, hocamın dediği gibi haşereleriz Onlar ki, geleceğimizi sürgüne çalışmaya vermişler Bize hayat diye ömür boyu dört duvar arasında Hiç durmadan çalışmayı öğretmişler. Hâlbuki onlarında bizim gibi iki kolu, iki bacağı var Fiziksel anlamda ne eksiğimiz var, ne de fazlamız Ama onlar sefa içindeler, biz ise cefa çekiyoruz Onlar mutlular, toklar, bizler dertliyiz ve açız. Lüks otomobillerimiz, evlerimiz ve hayatlarımız yok Biz işçiyiz, bizim tozlu, kirli ve yorucu işlerimiz var Bizim binlerce liralık bitmek bilmeyen borcumuz var Bizim işyerlerinde engelli veya ölü dostlarımız var. Bize bunu hayat diye veren gökte ki biri değil Hem, gökte birini de görebilmiş değiliz biz Bize bunu hayat diye elimize tutuşturanlar İlk önce, sözde o "hayatı" tutuşturdular. Bu bize verdikleri, hayat değildi hayır Hapishaneydi, sürgündü, işkenceydi Bu bize verdikleri, hayat değildi hayır Açlıktı, hüzündü, kaygıydı, umutsuzluktu. Onlar bize uyur gezerlik değil hayır Uyur çalışırlık verdiler, kendileri için Biz binlerce yıldır çalışıyoruz, aç Onlar binlerce yıldır geziyorlar, tok. Bizler ki tarlalarda, fabrikalarda, şehir ve dağlarda On iki saat terliyoruz hiç mi hiç durmadan öyle Onlar ki spor salonlarında, eğlence mekanlarında İstedikleri kadar zevkten ve neşeden terliyorlar. Herşeyimizi bölmüşler, sınırlandırmış, ayırmışlar Rengimizi, dilimizi, duygumuzu, uykumuzu, Düşüncelerimize nice yasaklar koymuşlar Karın tokluğuna yaşamamızı sağlamışlar. Bir Yahudi atasözü der ki; "Bir yoksul tavuk yiyorsa, ya yoksul hastadır yada tavuk." Bizler işte o yoksullarız, ya hastayız yada yediğimiz yiyecekler hastalıklı. Bazı insanların yemek seçme lüksü yoktur Yenilecek şeyin felsefesini yapma lüksü yoktur Adını bile duymamışlardır vejeteryanlığın, veganın Onlar için sadece yemek , su ve uyku gerek. Onlara bunu dayatan sistem ne kötü sistem! Ellerini ve ömürlerini hapseden bu aşağılık sistem Hâyallerini ve geleceklerini hapseden bu sistem Bu ne , bu nasıl bir sistemdir böyle! Kapana almışlar işçi sınıfını, her yeri ateş çevrili Umutsuzlar , hüzünlüler ve yorgunlar, uykusuzlar Unutmuşlar bazı şeylerin var olduğunu Peki kim hatırlatacak ? Biz. Biz şairler hatırlatacağız. Şair nedir? Şair ne yazmalıdır? Bir şair nasıl şair olur? Anlatayım dilim döndüğünce. Birilerine yardımcı olamıyorsa sözlerimiz Birilerinin acılarını duymuyorsa zihnimiz Haksızlık var! diyemiyorsa dilimiz Dünya âlem tanısa bizi ne fayda? Şair, gözlemciyse şairdir Şair, herkesin derdine ortaksa şairdir Şair, başkalarının dertlerini hissediyorsa şairdir Şair, insanlığı kucaklayarak şair olur. Şair ki dostlarım Susmaz, korkmaz, yılmazsa şairdir. Şair ki dostlarım Kendi hayatını kimseden üstün görmezse şairdir. Şair, kuyuyu derinleştiren değil Şair, kuyudan çıkış yolunu gösterendir. Şair, ölüm türküleri söyleyen değil Şair, yaşamın değerini dile getirendir. Şair, kayıtsız ve yabancı değil Şair, dost gibi içimizi bilense şairdir. Şair, biten ömre ah eden değil Şair, başlamayan ömre ah edendir. Bizler ki hangi zaman, hangi yüzyılda Nerede, kime boyun eğmişiz? Bizler ki ne zaman, hangi yüzyılda Düşündüklerimizi söylemekten çekinmişiz? Susmayacağız, konuşacağız Bir hayat var, inanın, onu anlatacağız Hemde tok, mutlu, hemde öyle umutlu Canlı varlığımızı, cansız maddelere vermeyeceğiz. Bugün kimsenin inancını değiştirme gibi En ufak bir amaç veya niyetimiz yok elbette Ama yararlı olacağına inandığımız büyük bir Gerçek var ortada ki, anlatmalıyım bunu. Yaşadığın bu hayatı, inandığın tanrı vermedi sana Bu bütün gün çalışmak ve yorgunluk hayatını, Bunlar, seni susturmak ve şükrettirmek için Sana dayatılan haksız parazit düşüncelerdir. Sana, Tanrı’nın merhametli ve cömert olduğunu Durmadan söyleyip durdular değil mi arkadaşım? Yaşadığın hayata bakılırsa dostum Tanrı’n, pekte merhametli ve cömert görünmüyor. Adalet gecikirse adalet olamaz Adalet, zamanında ve yerinde olursa adalettir. Bu dünyada eziyet çek, öbüründe sefa sür Bu, sana bile komik ve mantıksız geliyor değil mi? Yani cennete girmek için neden önce cehennem? Burada da büyük bir yanlış ve çelişki var. Yani arkadaşım, tabi Tanrı’n, merhametli ve cömertse? Hiç düşündün mü ; Neden zenginlerin çocukları ölmez askerde? Neden onlar bizim gibi et ve kemiktenken Bizden çok daha iyi hayat sürerler? Sana düşünmeyi unutturmuşlar arkadaşım Ama biz, sizin gibi olan biz, hatırlatacağız. Bir şeylerin hatalı ve yanlış olduğunu Sizlere, kimseden korkmadan anlatacağız. Sen bugün neden bir Mozart, Beethoven, Baht Veya William Shakespeare değilsin? Sen bugün neden bir Edvard Munch, Da Vinci Veya Pablo Picasso değilsin? Çünkü senin sanata ayıracak vaktin yoktu Çünkü doyurman gereken karınlar vardı Çünkü senin özgür düşüncelerin olmadı Çünkü seni esir almıştı aşağılık bir sistem. Özgürlük, okumak ve anlamakla başlar Cesaret ve inançla hareket eder. Sana tavsiyem odur ki Özgürlüğüne köle ol yalnızca! "Ölüm, bir yaşam olayı değildir. Ölüm yaşanmaz…" Diyordu Ludwig Wittgenstein. Bize ölümü her gün yaşatıyorlar oysa ki Dirilme vakti dostum, artık gelmedi mi? İKİNCİ BÖLÜM: BKARAER Ben BKaraer.. Hayatının son baharında biriyle karşılaşırsanız O Benim.. Gencay Akpınar Hayatının ilkbaharında biriyle karşılaşırsanız Ezeli gece ve yıldızlar Sabah gelen ilkbaharda Gencay Akşam gelen sonbaharda Bkaraer ISTIRABI HECELEMEK ……………………… Birbirimizin öteki gözü olduk. Ayrı iki bedende yaşayan bir düşünceyiz Babalarımız kadar işçiyiz. Patron gazetesi puntolarını Gözlerini kısarak okuyanlara göre Biz haşereyiz Eğitim doktor kalifiyeli işçi fark etmiyor Burjuva eğlenerek gecelerken Burjuva sabahları keyifle uyurken Biz emekçiler hep işe gittik. Peki bu haşerelerin hayatını İki dakikalık film yapsak çok sıkıcı film olurdu değil mi? Emekçilerin en derin ve sessiz yaraları var. En derin yaralar sessizdir Biz haşereyiz ve emekçiyiz. Yaban güllerin kokusunu duymayan işçilere Yaban güllerini anlatacağız. Ölmeden yapılacak işler listesine aldık. İş kazasından kör olanlara görmeyi anlatmalı İş kazasında sağır olanlara, Nasıl görmesi gerektiğini anlatacağız Derin komadan uyanmak güzeldir. Madem gökkuşağı gibi tüm insanlar Birbirine eşit Öyleyse bu fırtınalar niye? Sessiz yaraların çığlıkları niye var Özdeşleri bir doğaya soralım derim. Çiçekler çiçekler binbir güzellikte Sizde ezen ve ezilen sömürü niye yok? Kör hırs rekabeti niye yok?... Ay ve güneş Bizde olan sizde niye yok? Ezen ve ezilen sömürü niye yok? En vahşi hayvan bile ötekini sömürmez. Yazılışı kahve gibi Okunuşu kahve değil Yazılışı insanlık gibi Okunuşu insan değil Yazılışı özğürlük gibi Okunuşu özgür değil En zengin gençle, En yoksul genç birlikte eğlendiler Yoksul genç zengin gencin düğününde odun taşıdı. Olsun önemli değil arkadaşız dedi. Bir gün ebrulu bir kıza ikiside aşık oldular. Kız dünya güzeli.. Pencerede rüzgâr şaçları ile oynaşıyordu Zengin genç yoksul gence Beni omzuna al dedi Yoksul her zamanki gibi sırtladı zengini Dakikalar saat oldu. Yoksulun omuzları kolları düştü taşımaktan. Bir kedi ayağına süründü. Bir köpek şüphe ile havladı Bir süre sonra neden orada olduğunu unuttu Hayalleri bir kez daha elinden alındı. MUSTANG ATLARI ……... Dünya dönüyor. Paranın saltanatı Zenginler küstah Halk olmuş parya Dağların delik deşik Mezarların satılık. Kardeşleri Yusuf’u Kör kuyuya atmış Fareler aslan gibi kükrüyor ormanda. Aslanlar fare olursa Suç hepimizin Ekmek kırıntısı kadar Cesaret Örselenmiş umutların suya düştüğü için ölmezsin Umutların pes ettiği için suda boğulursun. 1789 Fransız anneler ekmek için yıktı Bourbon hanedanı, 1917 Rus anneleri ekmek için yıktı Ramanov hanedanını, Korkmak ve ölmek olağanlığın doğası Cesaret olağanüstü SEVMEK Cesaret ister UMUT’un kadar Cesaret Aklını kullanma cesareti Cesaret ana Evlatlarını vermeyecek Özgür mustang atların su içtiği yerdeyim. …………………. 29 Nisan 2020 Sinop--İstanbul Gencay & Bkaraer |