NÖBET HATIRASI
nöbetteyim yine bir gün
7 nolu kule denizin dibi 4 saat süreli bir nöbet gökyüzü simsiyah zifirî içimde her şeye bi gurbet ve her bişey de melankoli arkadaşın korku hikayeleri geliyor aklıma ve boş varillerden duyduğum genleşme sesleri korkularımı perçinliyor, ama sağ olsun martılar onların varlığı içimde ki bitmeyen ürpertileri biraz olsun dindiriyor, var olsun martılar montumun kol boşluğunda kaçırdığım telefon onbaşıları "orada gofret götürüyorum"-la kandırmışım "cebimde sıcaktan eriyor" diye diye 2 ay boyunca neyse çıkardım tuşlu beyaz sabunumu annemi aradım bir saat konuşmuşuz ve soğuk, cildimde o kadar durunca şarjımın bittiğini geç de olsa o zaman anladım sonra varillerden bir "dup" sesi ile irkildim korkmaya başladım ki korkulmayacak gibi de değil önümde engin marmara, arkamda da ıssız bir dağcık saat akşam saati de değil, gece 1 olmuş bil-fiil nöbetin henüz yarısı ve etraf zifiri karanlık döndüm birden denize, başladım düşünmeye insan ayakkabısını özler mi? onu bile özlemişim ne ayrılığa yoğrulmuşum, ne doymuşum sevgiye ama hayalde sevgililer tasarlıyorum da bazen onlarla konuşuyorum, onlar adına yanıtlıyorum yalnızlık değil be dostlar, kırgınlık beni üzen yılgınlık beni yoran ve yoranlardan soğuyorum arada gökyüzünü de ihmal etmiyorum tabi belki mars sandığım bir ışık parıltısı görürüm ve biraz olsun mutlu olurum ki bu da iyi yoksa o kadar uzun zamanı nasıl öldürürüm? derken yine dalmışım ama bu defa gökyüzüne ve bu defa onu düşünüyorum tabi o bunu bilmiyor o kadar yoğun ki duygularım, o kadar derin ki zihnim karanlıkta, karanlık kendinde kayboluyor bir sonraki hayali senaryo ve perde bir sonraki bir parıltı görüyorum, gördüğümle şaşkınım ya da hayalimde düşlediğim o billur kızı parıltıya benzetiyorum ya da ben efkârdayım ama gördüğüm o değil de bir çoban yıldızı ya da çoban yıldızını sanki o sandığım unutulmaz bir nöbetin kalan son hatırası. |