Elektrokardiyogram
dışımıza dökülen tuzlu bir denizdir ölüm
çoğu kez batık bir gemi insanda esen rüzgâra yeminli başlangıcın sonu da olsa boşalır insanın çöp tenekesi oturup ayıklasam dağlar dayanmaz çaputa sarınmışlığıma! yüzüme çizdiğim gülücüğün yüreğime yürüyen yağmurun agoni hali bu yüzden bazıları yürekte sevdayken ölür! ilk kaybolan görmedir unutacağımız ilk suret hangisi dökülen son gözyaşı ölüm anında ağlama hissi mi hangi yanağa sürçerek bir sevebilsek aşk görme ile işitme arası bir kalp nakli bağışla kendine nefes alırsan yüreğinin aynası buğulanır belki uzun yaşarsın, belki ölüm haklı çıkar hangisine nişan alsan kendini vurursun! ölüm her zaman kuş sesi kadar şaşırtıcı bir çok kere yitirdim sese dönüşen kelimeleri ellerim yanaklarımda durunca anladım boşluğu çoğaltın yansımaları kefil değilim suretlere bakacak olsam darılır aynalar bırak kırılan kalp sende kalsın eksik parçalarıyla buluştur kendini ölüm bir fabrika kadar gürültülü bir yanı bereket bir yanı kudurgan sancı bulutun yağmuruna bakması gibi bir hayat bir ölümü yaşar iyileştir kalbini getiremezsin geçen günleri geri her rükû kendine eğilir! |