KEMAL-İ AŞK
KEMAL-İ AŞK
AŞK hayatın yaşama sebebidir, cennet bahçelerinin kevseridir ,baharların sevincidir ,Nebatın şekeridir ,devleti aliyenin mahzenlerde sakladıgı en güzel en kıymetli hazinesidir. Tel tel allı bir gelinin siğnesine yaslanan zülüftür. Alıp verdigimiz nefes ,beden de dolaşandır. "Insanı öldürüp yaşatan dır aşk. Gönül tasıyla Gümüşten ibriklere En derin kuyulardan en berrak yerinden , doldurup süreyya ışığında, Çıplak omuzlara kement vurup, bakraçlardan dökülüp Kuruyan bir filizin köklerin de yeşerip doğmaktır aşk, Irem çöllerine bir yağmur gibi yağmaktır aşk, Göz değil kalp ile gördüğüm şeydir . Gönlümün içine gömdüğüm şeydir. Rüzgar saçlarını oksarken hergün Taşa sürme diye sürdüğüm şeydir . Aşk Şu taşlı dikenli yolları gökyüzüne bağlayan, ay’ı parlatıp mehtabı gülümseten ,kılıcı kınında gül eden,züleyhanın definesini karşılıksız taşıyan, Tiryaki menekşeleri , sarmaşıklara dolaştırandır . Aşk Göz nuruyla nakış nakış işlenmiş ipekten bir mendilin üstünde yarin selamıdır. gülizar bahçesinde gelincik misali bembeyaz badem çiçeklerin bahar sevinci ile oynamasıdır aşk. Ya Bir yolcu , Ya misafir Ya güneş Ya esen rüzgâr Aşk Arşa reyhan kokuları saçan kutup yıldızlarının şeref misafiridir aşk. Uhud cepesin den çıkıp ,nur dağından süzülüp Nüzūl-ü vahy arefesinde, arafatın zirvesinde, elleri gök yüzüne açık,göz yaşı dökmektir aşk. Gök yüzüne acılan Avuçlarda dua AŞK Merhamet deryasında doğan kainatın o nazlı çiçeğini, Bir gecede sırtına alıp kanatlarıyla yedi kat gökleri açan burakğın adıdır aşk. En çaresiz vadilere , bir dua gibi düşüp,kulağına en güzel sözleri fısıldayıp, küskün ırmaklara billûr gibi düşüp çölde susuz topraklara Var edenin adıyla can götüren yağmurun adıdır aşk. Bir günü asır eden Gönül zindanlarında Kralı esir eden dir. AŞK Şahşahamlı bir sarayda, ayın on dördü kadar güzel olmayan , ızdırap şarabıyla ruhunu sarhoş eden muamma bir şarkıyı , notaların hüzzam perdelerin de dolaştıran, mutluluk nazeni ile sahranın ateşini yakan Leylanın adıdır aşk. Dizginlerin den kopmuş ateşin , kor dağarcığında, saklı olan merhametin, yandıkça hicran gülü gibi dökülen küllerin, yorgun omuzlarda şahlanan düşlerin, için deki nuru görüp onu serinleten ateşin adıdır aşk, Içten harlayıp Can elmasına Kor ateş döküp Gözleri millenmis toprağın içindeki haset kuyularına atılan çocugun, Tozlu kafeslerde uçmayı bekleyen turnaların muştulanmıs bekçisini. Gönül vadisinin merhamet gülşeninin ciçekcisini. Üstündeki kara bulutları açıp şahin bir uçuşla can pazarından çıkarıp sevda çimenlerinin üstünde koşturup ,reyhan atların yelesiyle savurup , Fettan saraylarin içine atıp, Mısıra Yusufu hükümdar edendir aşk. Bazen cilve eda Bazen cana feda Arşa iner çıkar Söylenen tatlı nida Naif bir sesle sevdalanıp alev alev yanan yaprakların, Susuzluktan çatlayıp pul pul dökülen dudakların, umudu Her sabah başını döndürüp güneşin doğmasını bekleyen ay çiçeklerinin üstüne yıldırım gibi gelen kıskanç bulutların arasından çıkıp harmanlanmış Bir avuç yüreğin tohum filizidir aşk. Yeter artık Çok ağladım güldür beni Ya sev ya vur öldür beni HARUN YILDIRIM |